TATARCA ve TatarTelem Şiiri
TATARCA
Tatarca, bugün dünyanın birçok yerine dağılan ve kendilerine Tatar denilen, Göktürk ve Hunlarla kökten bağlılığı olup bugüne kadar gelen, etnik olarak Türk kökenli toplulukların kullandığı, Türkçe'nin geniş bir lehçesidir. Bunun da alt lehçeleri vardır; Kazan Tatarcası, Kırım Tatarcası, Sibir Tatarcası, Altay Tatarcası, Nogay Tatarcası, Mişer Tatarcası, Tipter Tatarcası, Başkurt Tatarcası, Karaçay ve Balkar Tatarcası, Kumuk Tatarcası, Polonya ve Dobruca Tatarcası gibi.
Tatar kavim adı olup, Çin kaynaklarında kuzeydeki kavimlere dillerini anlamadıklarından Tata (Tatar) demişlerdir. Bu kaynaklar bu kavmin kültür farklılıklarından dolayı Ak Tatar, Kara Tatar, Yabanî Tatar diye gruplandırmışlardır. Bu kavimler Türk ve Moğol kavimlerinin bir arada yaşamasından dolayı, toptan bu adla da nitelendirilmiştir.[1]
Orhun anıtlarında da da Tatar adı Otuz Tatar, Tokuz Tatar diye geçmekte; bundan Türk mü, Moğol asıllı mı olan kavimlerden bahsedildiği anlaşılamamaktadır. Ancak şu var ki, bu topluluklar Köktürk devleti içinde ve ona bağlı topluluklardandı.[2]
Kaşgarlı Mahmud da Tatarca ve Doğu lehçesini Divânü Lüğati't-Türk'te bahsetmektedir.[3]
Cengiz Han'ın kurmuş olduğu imparatorluk (Hanlık veya Kağanlık) içinde nüfusun çoğunluğu Türk asıllı topluluklardı. Bu Kağanlık Cengiz Türk-Moğol İmparatorluğu veya Tatar Hanlığı şeklinde de anılmaktadır. Bu kavram Moğollara Tatar da denmesinden kaynaklanmış olup, bu ifadeyi Arap, Fars, bâzı Osmanlı, Rus tarihçileri de kullandıklarından, Cengiz Kağanlığı ve bu Kağanlığın ülüş (ulus)'lerinin vatandaşı sayılan halkların tümüne Tatar denmiş ve bu ad, bugün Tatar denilen halkların kavmî adları olmuştur.[4]
Cengiz’in devletine daha sonra Tatar Hanlığı denmesi, Cengiz’in eşinin Tatar olması, Moğolların anaerkil yapıda olmalarından, Cengiz oğullarından dolayı verilmiş olması da mümkündür.
Emîr Timur da bir Tatar Hakanı sayılarak Tatar Hanı diye anılmıştır. Bundan dolayı Timur'un çevresinde kullanılan ve Türkî denen Türkçe'ye Oğuz veya Batı-Güney grubu Türkçe kullananlar, Tatarca demişlerdir. XIV. yüzyılda Mehmed adlı biri, 'Işk-nâme adlı eserini, Mısır'da sahaflar çarşısında satın aldığı baş ve son tarafları kaybolmuş Tatarca bir eseri Türkçe'ye çevirdiğini söyler.[5] Demek ki, Tatarca tabiri eskiden beri vardır. Ancak bu ifade Doğu ve Kuzey Türkçesini belirtmektedir. Çünkü bazı yerde Nevâyî ve onun üslûbunu kullanan birçok şair ve edip kullandıkları dile Türkî demişlerdir. Ancak bazan buna Tatarca da denmiştir. Türk'ün Rönesansı sayılan Nevâyî dönemi dili Hakanî Türkçesi'nin Cengiz İmparatorluğu hakimiyeti altında gerek Kâşgârlı gerek Balasagunlu Yusuf Has Hacib gerekse Yuğnaklı Ahmed Edib ve Ahmed Yesevî dönemlerinden gelen Hakanî denilen resmî ve edebî Türkçe'nin zamanla biraz değişikliğe uğramış biçimidir. Nevâyî'nin kullandığı Türkçe'ye Çağatay ve Timur devletleride kullanıldığı için buna Çağatayca diye ad takılmış; Batı Türkçesine Osmanlı devletinden dolayı Osmanlıca dendiği gibi; Bayat asıllı Türkmen olan Fuzûlî'nin diline Âzerice denmiştir. Böyle denmesinin sebebi Âzerbeycan'da kullanılan şive ile çok yakın olması, Osmanlı Türkçesi denilen İstanbul şivesinden farklılık göstermesinden dolayıdır. Zaten Osmanlı sahasında Bâkî ile edebiyat dilinde mahallileşme belirgin haldedir ve XV. yüzyıl Türkiye Türkçesi'nde, diğer Türk lehçeleri arasında, hele Oğuz grubunda da farklılıklar, İstanbul ağzının etkisiyle belirmeye başlar.
Yine, Doğu Türkçesi'ne Altın Ordu ve Harezm ve Çağatayca denilen üslup, Harezmce denilen Kıpçak-Oğuz Türkçelerinin karışmasından oluşan bu lehçenin yerini alır ve bu lehçe ve Altın Ordu'dan kalan kelime hazneleriyle neredeyse XX. yüzyıla kadar gelir. Mısır'da da Memlûklar döneminde 'Saray' dili denilen dil, Altın Ordu'da kullanılanın benzeriydi. Saray dili adını Altın Ordu başkenti Saray şehrinden almaktadır. Saray'a Cengiz neslinden gelen hükümdarların başkenti olmasından dolayı "Şehr-i Tatar" da denmiş; halkına da Cengiz İmparatorluğu yurttaşı anlamında "Tatar" ismi verilmiştir.
Tatar adını alan halk; Oğuz, Kıpçak, Bolgar gibi Türk uruklarından oluşmuştu. Bundan dolayı, Altın Ordu sahasında kullanılan dile Tatarca denmişti. Ama Abdurrahîm Utızimenî, Tâceddîn Yalçıguloğlu kullandıkları dile, kendileri Türkî yâni Türkçe demişlerdi. Sûfî Allahyâr da eseri olan Sebâtü'l-'Âcizîn'i Türkî dilde yâni Türkçe yazdığını belirtir. Türkî dili Çağatayca denilen dildir ve Türklerin Orta Asya ve İdil-Ural sahasındaki edebiyat ve yazı dilidir. Tatarca daha çok halkın günlük olarak kullandığı dildir; buna ağız demek de mümkündür.
İdil-Ural sahası, eskiden Bolgar Türk Devleti'nin yeri idi. Daha sonra Cuçi Ulusu oldu, Bu yere Bolgar ili denmesi XIX. yüzyıla kadar geldi. Bu yerde kullanılan dile "Bolgar Türkîsi" de dendi.[6]
Tatarca esas olarak Kıpçak Grubuna girer. Harezm'in etkisiyle Oğuzca da karışmıştır. Edebî dil, Çağatayca ile aynı özellikleri taşımaktadır; arada ağız denecek kadar çok az fark vardır.
Daha sonraki dönem Tatar yazarları, edebiyat ve kültür alanında İstanbul ile ilişki içindeydiler. Müfti Rizaeddîn Fahreddîn'in eserlerinde oldukça Türkiye Türkçesi'nin tesirleri vardır.'Abdullah Tukay'ın da bu şekilde yazıları oldu.
Sonuç olarak; Türkçe'yi ister devletinin adıyla, ister yöresinin adıyla, ister coğrafik bölgeye göre, ister, kabile, uruğ, ulus, boy, soy adıyla ve asırlara göre sınıflandırmaya kalkılsa, salt bir özellik bulmak çok zordur. Bundan dolayı sınıflandırmada her bir ögeyi dikkate almak gerekmektedir.
Tatar Edebiyatı denince, Kazan veya Şimal (Kuzey) Türkleri denen, yani İdil-Ural bölgesinde yaşayan Tatar, Mişer, Başkurt halkının edebiyatı anlaşılmalıdır. Bu edebiyat bütün Türk edebiyatının bir parçasıdır.
Bu edebiyatın başlangıcı, bütün Türk asıllı edebiyatlarda olduğu gibi Orhun ve Yenisey yazıtlarına dayanır. Uygur edebiyatını, İslâmî Dönem Türk Edebiyatı'ndan Yûsuf Hâs Hâcib'in Kutadgu Bilig'ini, Kaşğarlı Mahmûd'un Divânü Lüğati't-Türk'ünü, Edib Ahmed Yuğnakî'nin Atabetü'l-Hakayık'ını, Hoca Ahmed Yesevî'nin Dîvân-ı Hikmet'ini ortak olarak benimsemektedirler.
Devrelere göre sınıflandırırsak, önce Bolgar Dönemi'nde Orhun yazısı türünün kullanıldığı anlaşılan bir çanak parçası üzerindeki yazıdan başka birşey kalmamıştır. 921'de Bağdad Abbasî Halifesi Ebu'l-Fazl Ca'fer el-Muktedir'in gönderdiği elçilerle, devletin İslâm dinini resmen kabulü töreni yapıldığında elçilik hey'etinde bulunan Ahmed İbn-i Fadlan, Seyahat-nâme yazmıştır. O dönemle ilgili daha çok bilgiyi bu eserinden görebilmekteyiz. Ancak bu eserde Bolgar yerine Sekalibe adı kullanılmaktadır. Bolgar Döneminden Kazan Tatarlarına edebiyat, daha çok sözlü olarak intikal etmiştir. Bu arada yazılı kaynakları Şehabeddin Mercânî, Müstefâdü'l-Ahbâr fî Ahvâli Kazan ve Bolgar adlı eserinde zikretmektedir. Daha önce bağlı olduğu Hazarlar Dönemi edebiyatı ise henüz açıklığa kavuşmamıştır. Kıpçakça eserlerin yanı sıra Altın Ordu ve Harezm Dönemi eserleri, yarlık ve bitikler, mezar taşları, bize o dönemin dili ve edebiyatı hakkında bilgi vermektedir. Daha sonra Kazan Hanlığı ve Rus İşgali Dönemlerinde yazılan edebî eserlerden bazıları elimize geçmiştir. Bunları Yerli Eserler, Türkistan Kaynaklı Eserler, Osmanlı Kaynaklı Eserler, Rusya'da Basılan İlk Matbu Eserler, Ma'arifetçilik, Ma'arifçilik ve Cedîdçilik Dönemi Eserleri ve Yakın Dönem Eserleri diye ayırabiliriz. Yakın Dönem eserleri ise, Sovyet döneminde Latin (1927-1938) ve Kirille (1938 ve sonrası) yazılan eserlerdir. Şu anda Tataristan ve Başkurdistan Cumhuriyetleri Rusya Federasyonu içinde federe devlet statüsünde olduklarından Kiril harfleri yerine ortak bir Türk Latini kullanma çabasındadırlar.
Tatar Edebiyatı, Türk Edebiyatı'nın bir bölümü olarak birçok yönden ortaktır. Gerek Hece[7] ve gerekse Aruz Edebiyatı[8] aynı özellikleri taşımakla birlikte, çok az sayıda kendine özgü farklılıklar görülmektedir. Bu farklılıklar terimlerde daha çok göze batmaktadır.
İdil-Ural yöresi Türk Edebiyatına giren Kazan Tatarı ve Başkurt edebiyatlarında tasavvufun etkisi oldukça çoktu.
Bolgar döneminden kalan yegâne eserler olan kabir taşlarında yazılmış isimler olan Mevlâ Şah Alî Dervîş, Mevlâ Seyyid Ahmed, Şeyh Hasan oğlı Mîr Alî, Mîr Alî oğlı Şâhmerdân. Hasan Semerkandî, Heybetli İbn-i Muhammed el-Cendî, Şeyh Kurasan bin Muhammed el-Kerderî, Sadreddîn el-Şirvelî, Mahmûd bin İsmâil eş-Şemahî, dervişleri koruyan Şeyh Şirveli; diye kayıtlardan tasavvufun girdiği, dervişliğin yayıldığı[9] ve Peygamber neslinden gelen Seyyid'lere de çok önem verildiği anlaşılmaktadır. Dikkat edilirse bunların çoğunun Azerbaycan ve Orta Asya kökenli oldukları nisbet adlarından anlaşılmaktadır.
Timir Kutlug, Tarhanlık Yarlığı'nda Sûfîlere protokolda yeralma hukukları vardı. Diğer yarlıklar ve bitiklerde (kitaplarda) de mollalar, müftiler, kadılar, müderrislerin yanısıra sûfî, işan, şeyhlerin protokolda yer aldıkları görülmektedir.[10]
İlk zamanlarda Ahmed Yesevî dervişlerinin bu diyarda bulundukları görülmektedir. Eski Kazak Şeyhi Biraş bin Abraş Sûfî, Yesevîliğin zikir şekli olan Cehriye tariki (Yesevî tarîkatının Türk illerindeki diğer adı Cehriyye, Nakşiliğin de diğer adı Hafîyye olmuştur)'ni Bolgar'da yayar. Aday-Çirmiş avulundan (Buri nehri boyu) İş-Muhammed Tok-Muhammed oğlu onun mürîdi idi ve 36 yıl şeyhlik eder, Şeyh Baba adıyla ün salmış. Şeyh Hidâyetullâh da Yarkent'de Ahmed Yesevî’nin müridi olan bir şeyhti. Bolgar'dan Tibirdi Çallısı'ndan İdris Zû'l-Muhammed oğlu, Yarkent'e gidip 15 yıl onun mürîdi oldu. Sûfî İş-Muhammed'in ölümünden sonra Şeyh Hidâyetullâh, İdris Halife'yi Bolgar'a yolladı. Kazan'lı Kasım Şeyh İbrâhîm oğlu onun halifesiydi. Akidil başında Bay Çura Çirmişi avulunda (köyünde) Ahmed Yesevi mürîdleriden Hoca Emir Külâl'in kabrine rastlanır.[11]
İdil boyunda aynı zamanda Ural ve Sibir'de XVI. ve XVII.yy.larda geniş alanlara yayılmış Sûfîlik görüşleri, Orta Asya'da Buhara'da yaşıyan Bahaeddîn Muhammed bin Muhammed Nakşibend el-Buharî (1318-1389)'nin kurduğu Nakşibendî tarikati oldukça etkili olmuş, toplum hayatında önemli rol oynamıştır.
XVII.yy.şâiri Mevlâ Kulu'nun eserleri bulununca da, edebiyat bilgici Fazıl Tuyke [12] ve Edebiyat Tarihçisi Abdurrahman Sa'adî[13]; İdil boyu edebiyatının, 3-4 yüzyıllık bu tarihine sûfîcilik ideolojisi ile suvarılmış dönemi; diye değer biçerler. Doğu'nun sûfî şairleri de Tatar şiirine devamlı tesir etmiştir; diye yazmışlardır.
Edebiyatçı Muhammed Alî, XV. yüzyılın birinci yarısında eser veren Ümmî Kemâl'in şiirlerini inceliyerek:
"Tatarın eski edebiyatında mistisizm kök salmış ve eski Tatar şairinin herbiri denecek kadar kendi icatlarında az-çok Tasavvufçuluk idealarını çağıldatmışlardır"; diye yazdı.[14]
Ümmî Kemal sadece Tatar edebiyatı temsilcisi değil, Osmanlı, Tatar, Başkurt halklarının da ortak şairidir. Onun eserleri Tatar'ın kendi ediplerininki gibi okunagelmiş ve edebiyata bilindiği kadar etkisi de olmuştur.[15]
Ali Rahîm ile G.Aziz de:
"Sûfîcilikten başka eski Tatar Edebiyatını tasavvur eylemek de mümkün değildir"; demektedirler.[16]
Kazan Hanlığı döneminde yaşamış Muhammed-yâr, Kul Şerîf, ʿAbdî gibi şair ve ediplerde de tasavvuf, kendini göstermektedir.
Tasavvuf, buralarda Önceleri Yesevîlik ve Kübrevîlik olarak yaygın hâle gelmişti. Mevlâ Kulu, eserlerini Ahmed Yesevî ve onun tarikatının en önemli yayıcısı Hâkim Ata Süleymân Bakırganî'nin Hikmetler’i etkisinde ve hece vezninde yazmış ve eserleri, halk arasında benimsenerek okunmuştu. Ama sonraları, Nakşibendîliğin alabildiğine yayılması ile Yesevîlik ve Kübrevîlik, Nakşîlikte eriyerek, Nakşîlik hâkim olmuştur. Nakşîliğin yayılmasında Buhara medreselerinde öğrenim gören mollaların ve Sûfî Allahyâr'(17-18.yy.)ın, özellikle onun Türkçe eseri olan Sebâtü'l-Âcizîn’in etkisi çok olmuştur. Sebâtü'l-Âcizîn, Ustüvânî ve Pir Ali diye bilinen İmam Birgivî'nin eserleri gibi dinî, ahlâkî nitelikte bir eserdir; bu eserlerin yanısıra okunmuş ve defalarca basılmıştır.[17]
Bu arada Osmanlı'dan gelmiş Yazıcı-zâde Mehmed Çelebi'nin Muhammediye’si ve Süleyman Çelebi'nin Vesîletü'n-Necât (Mevlid-i Şerîf)'ı da en çok okunup basılan kitaplar arasındadır.
İdil-Ural bölgesinde Tasavvufun oldukça etkisini görmekteyiz. Tasavvufa Sûfîcılık denilmekte ve sûfî kavramına zâhid, müttakî ve sofu denen tipler anlaşılmıştır. Rind, kalender, melâmetî meşrebte olanları sûfî kabul etmemektedirler. Bunda Nakşibendîliğin etkisi olmaktadır. Hemen her şair, tasavvufun içinde veya etkisinde söylemiş ve yazmıştır. Bu bölgede Yesevîlik, biraz Kübrevîlik, Hâcegân ve Nakşibendîlik ve kolları olan Müceddidiye ve Hâlidiyye yaygın şekilde etkilemiştir. Şeyh, Dervîş, Mürîd, Mürşîd kavramları yanısıra Farsça'da onlar anlamında işân kavramı vardır. Farsça eserlerde Ahmed Yesevî'yi saygı ifadesi olarak adının kullanılması yerine işân diye anılmış, diğer tarîkat şeyhlerini ve büyüklerini de bu zamirle anmaya başlama geleneği ile birlikte işân şeyh, pîr, ermiş anlamında kullanılagelmiştir. Pîr terimi pek rastlanmamakla birlikte Osmanlı Ülemâsından Birgili Mehmed Efendi (1523-1573)'ye babasının adından dolayı Pîr 'Alî denmiştir. Çünkü onun eserlerinin de bu yörede etkisi fazladır. Halk arasında pîr peri, cin anlamında kullanıldığından olsa gerek, bu terim pek yaygın değildir.
Cedidçilik akımından önce, bu akıma etki eden yenilikçi hareket, ictihâd münkariz olamaz, ictihâd kapısı açılmalı, müctehidlik canlanmalı diye bir akım başlar. Bu akımın ileri gelenleri 'Abdürrahîm Utızimenî ve Ebû'n-Nâsır 'Abdünnasîr Kursâvî'dir. Bir de bu kimseler tasavvufun ma'rifet "kendini bilen Rabbini bilir" hadîsine dayanan Maʿrifetçilik akımını da başlatırlar. Maʿrifet aynı zamanda imânla da eş anlamlıdır. Müslüman Tatarlarlar’ı imân yoluna çağırma hareketidir. Mercânî, Kayyûm Nâsırî, Hüseyin Feyizhan'lar bu akıma yenilik getirerek Maʿrifçilik yani medreselerde başka bilimlere ve müsbet bilimlere de yer verilmeli; şeklinde bir akım geliştirdiler. Sonuçta, Maʿrifçilik, İsmail Gaspıralı'nın önderlerinden olduğu Tercümân gazetesi etrafında toplanan İslâmcı-Türkçü "Dilde, fikirde, işte birlik" sloganı etrafında bir Milliyetçi akım oluştu. Bunun yanı sıra Batı ve Rusya karşısında geride kalmamak için yenilik taraftarı Cedîdçilik akımı ve bunun karşıtı olan Kadîmcilik İdil-Ural'da cereyan eden fikir akımları olmuştur. Ancak Cedîdçilikte Batı tesiri, onu kopyalamak isteği, kendine has yenileşmeye karşı ağırlığını hissettirmektedir.
Maʿrifetçi Realizm adıyla da toplumcu, realist, ilerici idealler, dünya hayatı, aile ve toplum hayatında hürlük teması işlenmesine dayanan edebiyat akımı olarak ortaya çıktı.
Daha sonra Sovyetler Birliği dönemi edebiyatı rejimin dışına çıkılmayan tür olduğu bellidir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla fikirde ve sanatta, edebiyatta oldukça serbest bir ortam doğdu ve böylece miilî edebiyat yeniden kendini göstermeye başladı.
[1] TEMİR, Ahmet; "Tatarlar", T.A. c.30, MEB Yay., Ankara, 1981, s.495-496.
[2] KÖKEN, Vedat;Vilh. THOMSEN, Orhon ve Yenisey Yazıtlarının Çözümü İlk Bildiri Çözülmüş Orhon Yazıtları, TDK Yay., Ankara, 1993, s. 140, n. 8.
[3] GENÇ, Reşat; Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türk Dünyası, TKAE Yay., Ankara, 1997, s. 29.
[4] TEMİR,Ahmet;"Orta Asya ve Kıpçak Bozkırlarında Kurulmuş Türk Devletleri", Türk Dünyası El Kitabı, Ankara, 1992, C.I, s.383-387.
[5] YÜKSEL, Sedit; Mehmed, ʿIşḳ-nâme , A.Ü. D.T.C.F., (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara,1965.
[6] FETHİ, Albert; Kulyazmalar Tasvirlaması , Kazan,1968, s.9.
[7] Hece Edebiyatı terimini, her iki türde halk tarafından kullanıldığı için Halk Edebiyatı terimi yerine kullandım.
[8] Aruz Edebiyatı terimini de, divanların dışında da kullanılması, mesnevîlerin de bu vezinle yazılması sebebiyle Divan Edebiyatı terimi yerine kullandım.
[9] TUYKE, Fazıl; "Tuzanlı Şürliklerde, (Edebiyat Tarihina Materyallar)",'Biznin Yol', Kazan, 1928, No:9, s.42.)
[10] ÖZYETGİN, A.Melek; Altın Ordu, Kırım ve Kazan Sahasına Ait Yarlık ve Bitiklerin Dil Ve Üslûp İncelemesi, Ankara, 1996. s.106-107 .
[11] KÖPRÜLÜ, Mehmed Fuad; Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, DİB.Yay., Ankara, 1991, s.44-45.
[12] TUYKE, a.g.e.
[13] SA'ADÎ, Abdurrahman; "Novıy Material po istorii Tatarskoy Literaturı Drevney Epohi",-VNOT, Kazan, 1927, No:7, s.150,155. / Mesğut GAYNETDİNOV, "Edebiyat üsişinin töp tendentsiyaları", Tatar Edebiyatı Tarihı, c. 2, Kazan, 1985, s. 93.
[14]M. ALİ, Ömmi Kamal Kitabı, Kazan, s.45-46. / GAYNETDİNOV,a.g.e..
[15] İŞBİRZİN, E.F.; GELEUYETDİNOV, İ.G.; XALİKOVA, R.H.; Başkort Ezebi Télénéň Tarihı, Kitap yay., Öfö,1993. s.39, 91-127.
[16]Ali Rahim, G.Aziz; Tatar Edebiyatı Tarihi, I. c, 1. bölüm, 1922, s.73. / 'Abdurrahman Sa'dî,Tatar Edebiyatı Tarihı, Kazan, 1925, s. 93 / Tatar Edebiyatı, c.I., Kazan, 1984, s.356-366.
[17] Ebrar KERİMULLİN, Tatar Edebiyatı Tarihı, C.II, Kazan, 1985. s.39.
TATAR TELEM
Tatar telem Törek lähçälärennän berese
Ädipläre üsep torgan matur göl baqçası
Yäsävî, Yöknäkî, häm Has Hacîb bulgan ata
İdel-Ural, Qıpçak, Bolgar ile bulgan anası
Kazak, Kırgız, Azärbaycan, Oğuz Törkmän barı
Törek ilendä bulgan här bere kardäş enese
Yazılgan tarihında yaxşı-nâçâr här habär
Yaman yahşı bulsa da ul minem bula barısı
Dörest tikşer yavızlıqnı gadalätne ni bulsa
Işanma här ni eytseler bul xaqiqat iyäse
Kiräk siña belemdän köç alıgga kiräk
Qul astına tırış kermäskä bul vatan iyäse
Üzeñneñ tarixın belmäz isä bulmaz Fazıl
Gilim belän üsä xalıq yuqqa çıqmas barçası
Ptsi Kas. 18, 2024 1:39 pm tarafından Dilaver
» Selami Sahin - 33 Albüm...9 adet 45 lik-24 Albüm...
C.tesi Kas. 16, 2024 8:27 pm tarafından karbeyaz
» Hayri Şahin 39 Full Albüm...
C.tesi Kas. 16, 2024 12:02 pm tarafından karbeyaz
» Ferhat Göçer 23 Full albüm...
C.tesi Kas. 16, 2024 11:55 am tarafından karbeyaz
» Halimiz Ahvalimiz 8 Full album...
C.tesi Kas. 16, 2024 11:50 am tarafından karbeyaz
» Nesrin Sipahi - 18 albüm ve 45 likleri...
Çarş. Kas. 13, 2024 8:17 pm tarafından yürek_desin
» Tas Plak Meyhaneleri - 12 Full Albüm...
Çarş. Kas. 13, 2024 9:22 am tarafından furkan0116
» TAŞ PLAKLARDAN GAZELLER
C.tesi Kas. 02, 2024 9:08 pm tarafından cvvccv
» Tas Plaklar + Nostalji sesler 4 Bölüm...
C.tesi Kas. 02, 2024 8:46 pm tarafından cvvccv
» Taş Plak Nostalji Serisi 20 Albüm Tsm...
C.tesi Kas. 02, 2024 8:22 pm tarafından cvvccv
» Logo - 50
Ptsi Ekim 21, 2024 8:14 am tarafından Seheryeli
» Logo - 49
Ptsi Ekim 21, 2024 8:11 am tarafından Seheryeli
» Logo - 48
Ptsi Ekim 21, 2024 8:10 am tarafından Seheryeli
» Logo - 47
Ptsi Ekim 21, 2024 8:08 am tarafından Seheryeli
» Logo - 46
Ptsi Ekim 21, 2024 8:07 am tarafından Seheryeli
» Logo - 45
Ptsi Ekim 21, 2024 8:05 am tarafından Seheryeli
» Logo - 44
Ptsi Ekim 21, 2024 8:04 am tarafından Seheryeli
» Logo - 43
Ptsi Ekim 21, 2024 8:00 am tarafından Seheryeli
» Logo - 42
Ptsi Ekim 21, 2024 7:59 am tarafından Seheryeli
» Logo - 41
Ptsi Ekim 21, 2024 7:58 am tarafından Seheryeli