İşte Meclis'teki Soma görüşmesinin tutanakları - 13 Mayıs 2014 - 23:27
İşte 29 Nisan 2014 tarihinde CHP'nin Soma için araştırma komisyonu kurulması grup önerisi AKP'nin oylarıyla reddedildiği TBMM görüşmelerinin tutanakları
CHP’li vekiller 23 Ekim 2013'te Soma’daki madenlerde meydana gelen iş cinayetlerini Meclis gündemine taşımışlar ve bir araştırma önergesi hazırlamışlardı.
23 Ekim 2013’te verilen önerge ancak 29 Nisan'da Meclis gündemine gelebildi.
29 Nisan'da Meclis Genel Kurulu'nda yapılan görüşmede. Soma için araştırma önergesi CHP, MHP ve BDP’nin “Evet” oylarına karşın, AKP’nin “Hayır” oylarıyla reddedildi. Yani Soma’daki iş cinayetleri için araştırma komisyonu kurulmasını bizzat AKP engelledi.
29 Nisan 2014 tarihinde CHP'nin Soma için araştırma komisyonu kurulması grup önerisi AKP'nin oylarıyla reddedildiği TBMM görüşmelerinin tutanakları ise şöyle:
Başkan - Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
29/4/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 29/4/2014 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Manisa Milletvekili Özgür Özel ve arkadaşları tarafından Soma’daki tüm maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarının ve yaşanan ölümlerin sorumluları ile nedenlerinin araştırılması amacıyla 23/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1060 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 29/4/2014 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – İlk konuşmacı Muş Milletvekili Demir Çelik. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri şahsım ve Halkların Demokratik Partisi adına saygı ve sevgiyle selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum. Halkların Demokratik Partisinin bugün ilk kez Türkiye Meclisinde siyasal temsiliyet hakkını kazanmasından kaynaklı, önemsediğimden ibaret bir konuşma yapmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işçiler, Sanayi Devrimi’yle birlikte kendilerine göreceli verildiği sanılan özgür emeklerini satmaktan öte, taşınmaz ya da taşınır, hiçbir olanağı, imkânı olmayan kesimdir. Yoksuldur, açtır, sefalet içerisinde yüzen kesimdir, emeğinden başka da satacak bir değeri yoktur. Emeğini satmak adına, bazen bizlerin girmekten ürküntü duyduğumuz izbe yerlerde, güneşin girmediği, özgürlüklerin, hakların hiçe sayıldığı yerlerde yaşamlarını idame ettirmeye… Ailelerini geçindirmenin arayışının dışında bir çabaları, gayretleri, arayışları, niyetleri de yoktur.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, biraz sessiz olursak…
DEMİR ÇELİK (Devamla) – Emeğini satmak durumunda kalan bu kardeşlerimiz, bu vatandaşlarımız, asgari ücretle, grev ve toplu sözleşmeden yoksun, sendikal örgütlenme hakkından yoksun, sadece ve tek başına, yaşamın kuru ekmek ve katıkla geçeceği günler için, maden ocaklarında, limanlarda, tersanelerde, fabrikalarda, tarlalarda, yaşam sürdürmek koşuluyla karşı karşıyalar. Bu insanlarımız, bu vatandaşlarımız, bu kardeşlerimiz, sosyal güvenlikten yoksun oldukları, sendikalı oldukları için, onlar ve aileleri mağdurdur; mağduriyet üzerinden her gün edebiyat yapan siyasal partilerin görmediği, görmek istemediği bir realite olarak karşımızda durmaktadır.
İşçiler, son on dört yıldır, on binlercesi bu duyarsızlığımızın sayesinde, bu vurdumduymazlığımızın sayesinde, görmeme ısrarında bulunuyor olmamızdan kaynaklı yaşamını yitiriyor. İnsanlarımız, maden ocaklarında, tersanelerde, limanlarda, fabrikalarda, tarlalarda yaşamını sürdürüyorken bu Meclis onların güvenlik içerisinde yaşamasının koşulunu yaratamıyorsa, bu Meclis onların insani yaşam koşullarına erişmesinin olanaklarını, imkanlarını yaratmıyorsa, her şeyden önce sorgulanması gereken bu eksiklik olmalı. O nedenle, işçi kıyımlarına, işçi ölümlerine duyarsız kalmak… Her şeyden önce bir vatandaş olarak, bir vekil olarak yüreğimi sızlattığını ifade etmek istiyorum. Hele hele iki gün sonrası da 1 Mayıs. 1 Mayıs ki, dünya işçi, emekçi bayramı; 1 Mayıs ki, dünya işçi sınıfının birlik, dayanışma günü. Birlik ve dayanışma günü olan 1 Mayısın bayram coşkusuyla alanlarda, meydanlarda hak mücadelesinin bayramına dönüştürülmesi gerekirken yasakçı zihniyete takılarak alanlar işçilere, meydanlar işçilere dar edilmek isteniyor. Hani özgürlükler! Hani barış! Hani kardeşlik! Hani hak ve hukuk! İşçi olunca, öteki olunca, mazlum olunca, yoksul olunca hiçbir haktan, hiçbir özgürlükten nasibini almayacak ama zenginseniz, mal, mülk sahibiyseniz, elit siyaseti yürütüyorsanız, egemenseniz, iktidar sahibiyseniz her türlü hakkı kendinizde görme alışkanlığından vazgeçiniz. Artık egemen varsa onun mazlumu, yoksulu, yönetileni de vardır, onu da dikkate alan bir algı ve anlayışla yaklaşmak gerekirken ölümlerin ardı arkası kesilmiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işçiler bizim vurdumduymazlığımızın sayesinde, işçiler sosyal güvenlikten yoksun olmaktan dolayı yaşamlarını yitiriyor ama aynı işçiler, aynı çalışanlar siyasilerin keyfî yaklaşımları, uygulamalarıyla da sosyal ve siyasal travma yaşıyor. Bu insanlarımız yoksulluk sınırı olan 3 milyon 500 bin gibi bir rakamın çok altında maaşa sahip, o özlük haklarının verdiği kıt kanaat geçinme durumu ve koşullarıyla karşı karşıyadır. Yetmezmiş gibi, keyfî davranıyoruz, kendimize göre yönetiyoruz. Son zamanlarda duyuyoruz ve işitiyoruz ki, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Melih Gökçek’in keyfî yaklaşımı ve uygulamalarıyla, 657’de tabi TÜM BEL-SEN üyesi 14 arkadaşımızın, kardeşimizin -Haziran 2013’teki Gezi olaylarından kaynaklı yaşanan hukuksuzluğa vurgu yapmak, eleştirmek adına basın açıklamasına katıldığı gerekçesiyle- iş akitleri feshediliyor, işten atılıyorlar. Bu keyfî uygulamanın hesabını birileri sormak durumunda. Eğer hukuk devleti isek, eğer hâlâ vicdanlarımız kararmamış, körelmemişse demokratik hukuk devletinde olması mümkün olmayan bu keyfî uygulamalar bir an evvel son bulmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her rejimde, her sistemde mutlaka iktidar vardır. Ama “demokrasi” dediğimiz siyasal sistemde muhalefet de vardır. İktidar, muhalefet olmaksınız, muhalefetin eleştirel, ön açıcı yaklaşımını dikkate almaksızın… Keyfî uygulamalar bizi mutlak iktidara götürür, bizi otoriterizmden de öte totaliter, monark yönetimlere götürür. Biz buna el birliğiyle, yürek birliğiyle “Dur” demek zorundayız, bugün sıra bizdedir. Keyfî uygulamaların arkasında olur sahiplenirsek sıranın kime geleceği belli olmaz.
O nedenle, kendinize yapılmasını istemediğiniz muamele ve uygulamalardan kaçınmak, insan olmanın, ahlaki, vicdani toplum savunucusu olmanın olmazsa olmaz kriteridir. Böylesi keyfî uygulamalara Meclis duyarsız davranacaksa… Herkesin yaptığının yanına kâr kaldığı bir sistem, olsa olsa yüz yıl öncesinin, yüzlerce yıl öncesinin keyfî, padişahvari, krallık rejimlerinde rastlayabileceğimiz uygulamalardır.
Biz yönetim dışında kalmış olabiliriz, biz iktidar dışında kalmış olabiliriz ama iktidar dışında da kalmış olsak, muhalefet de olsak, yönetim dışında da olsak biz milyonlarız. Bu milyonların açlığı, yoksulluğu, sefaleti eğer bir gün görülmezse, dikkate alınmazsa, ölümlerin önüne geçilmezse, inanın, kendisini bizden saymayanların da kurtulmak adına çabalarının yetersiz kalacağı bir ölüm korkusu çemberiyle karşı karşıya kalırız. O nedenle, 2002’den bu yana on ikinci yılını doldurmak üzere olan AKP iktidarının keyfî, kendine göreci, ben merkezci anlayışından sıyrılması olması gereken tek adımdır. Bunda ısrar etmek, sadece AKP’ye kaybettirmeyecektir, Türkiye halklarına, Türkiye kimliklerine, inançlarına, kültürlerine; çoklu kültürüne, kimliğine zarar verir. O nedenle, işçi ölümlerinin önüne geçmek, onları sosyal güvenlik sahibi yapmak, toplu iş ve grev hakkı sahibi yapmak bizim temel görevimiz ve sorumluluğumuzdur. Bunun gereği olarak, bundan sonra, 28 Nisan, işçi ölümlerinin gerekçesine binaen yas günü ilan edilmeli, yeni işçi ölümlerinin yaşanmaması adına Mecliste tüm siyasi partilerin duyarlılığıyla gerekli yasal ve anayasal değişiklikler yapılarak toplum güvenliği sağlanmalı. Ne Başbakanın ne MİT’in ne de özel kişilerin güvenliği bu Meclisin gündemi olmamalı. Meclisin gündemi, tarihsel, siyasal, sosyal değerlerimizden bir bütündür, toplumun güvenliğidir, toplumun ihtiyaçlarıdır. Bu ihtiyaçları karşılamak Meclisin temel görevidir diyor, saygılar sunuyorum.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Manisa Milletvekili Özgür Özel…
Buyurunuz Sayın Özel.(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
51 milletvekili arkadaşımızla birlikte verdiğimiz araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
1 Mayısa iki gün kaldı. İki gün içinde dünyanın dört bir tarafında; Havana’dan Tokyo’ya, Moskova’dan Washington’a kadar her yerde işçi sınıfında tatlı bir telaş var, bayramlarını kutlamak istiyorlar. Bu kutlamaların yapılacağı meydanlarda hazırlık yapılıyor, güzergâhlar belirleniyor, kutlama törenleriyle ilgili çeşitli çalışmalar yapılıyor. Oysa Türkiye'de, işçiler istedikleri meydanlarda bayramlarını kutlayamıyorlar. Başbakanın, valinin, İçişleri Bakanının dayattığı bir meydandaki kutlamalara, Türkiye'de İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Emniyeti hazırlanıyor, 40 bin tane polisle. 40 bin tane memur, 40 bin tane gösterici bir yere toplandığında başlı başına bir haberdir ama herhâlde dünyanın hiçbir yerinde, 40 bin kişi, bir hak, bir özgürlük kullanılmasın, bir bayram kutlanmasın diye hazırlık yapmaz. 50 tane yeni, gıcır gıcır, dumanı üstünde TOMA. Dışarıya elektrik verebilen, dokunanın çarpılacağı, yeni mücadele gücü olan TOMA’larla hazırlık yapıyorlar, sanki polis teçhizatının sergileneceği bir polis bayramı. Böyle bir anlayışı şiddetle kınıyoruz. İki kıtayı birbirine bağlayan, dünyanın göz bebeği bir kentte, 2014 yılında 40 bin polis 1 Mayıs hazırlığı yapıyorsa, bu o Vali için, İçişleri Bakanı için, Başbakan için ve iktidar partisi grubu için bir utanç vesilesidir, bunun altını çizmek istiyorum.
Bunun yanında, 1 Mayısın bayram olması için, AKP, son günlerde sürekli “Onu biz bayram yaptık.” diyor. Bu, dilinden düşüremediği millî iradeyi küçümsemektir. 1 Mayıs 2009 tarihinde, 4 siyasi parti grubunun uzlaşısıyla bu Meclisten geçmiş, bayram olmuştur ama, ne o gün siyasi parti grupları ne iktidar partisi ne Başbakan, 1 Mayısı Türkiye emekçi sınıfı, işçi sınıfı söke söke bayram yapmıştır, bu da böyle bilinsin. (CHP sıralarından alkışlar)
O tarihlerde, utanmadan, sıkılmadan AKP’nin il başkanlığının bastırdığı bir afişi dikkatlerinize sunmak istiyoruz: “1 Mayıs, hem bayram hem Taksim’de kutlu olsun.” diyor.
Bunu iktidar partisi milletvekillerinin dikkatine sunuyorum, ümit ediyorum bununla ilgili söyleyecek bir sözünüz vardır. İktidar partisi grubuna sataşıyorum, çıkın, cevap verin, deyin ki: “1 Mayıs Taksim’de kutlanacak müjdesini bu afişe asan bizler 1 Mayısı yasakladık, gerekçemizde budur.” deyin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yenikapı’yı yeni yaptık, Yenikapı yoktu o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Yenikapı’yı yeni yaptınız. Yenikapı âdeta şudur: Bir işçi sınıfı kendi sınıf mücadelesinin gereği olarak kendi mücadelesinin sembolü olan bir alanda şehitler verdiği, kayıplar verdiği 1977 1 Mayısını, taziyesini kutlayacağı bir yerde.. Şimdi, dünyada ve Türkiye’de kaybettiği itibarını geri kazanmak isteyen birilerinin özgürlükçü, tarihle hesaplaşan, taziye mesajlarını verdiği bir noktada kendi ülkesindeki 1 Mayıs 1977’nin taziyesini ve Gezi şehitlerinin taziyesini veremiyorsa o yaptığı taziyenin de bir kıymet yoktur, içtenliği yoktur, bu da böyle bilinsin. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sebep olanlara yazıklar olsun!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Taksim’de serbestçe 1 Mayıs kutlandığında bugüne kadar hiçbir olay olmadı ama Taksim yasaklandığında neler olduğunu hep birlikte gördük.
Şimdi, bir meydan savaşına hazırlanıyorsunuz. Oysa, geçen sene Galatasaraylı taraftarlar yasaklanan Taksim Meydanı’nda, “Düşersiniz, çukurlar var!” denen Taksim Meydanı’nda yasaktan dört gün sonra şampiyonluk kutladılar. Bu sene, Nisan ayının son günlerinde, Fenerbahçe taraftarı Taksim Meydanı’nda şampiyonluğu kutladı.
Bir işçi kardeşimizi düşünün Fenerbahçe ya da Galatasaray taraftarı, üzerinde takımının forması varsa Taksim Meydanı ona açık ama üzerinde işçi önlüğü varsa Taksim Meydanı ona yasak ama AKP’nin tüm kıdemli, tüm yetkili ağızları diyorlar ki “Bu bir siyasi yasaklama değildir.” Ufak atın da civcivler yesin! Bu söylediğinize kimseler inanmaz. Orada, 1 Mayısta Taksim Meydanı’na işçi önlüğüyle çıkıp meydanda kutlamaları yapmak, takımların futbol maçlarından kazandıkları zaferleri kutlaması kadar en az meşrudur, onurludur ve eninde sonunda size rağmen yine de bu hak söke söke geri alınacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Geçen sene “Çukurlar var, düşersiniz!” diye yasakladığınız meydan bu sene metrekare olarak genişledi ama bu sene de oraya yasak koyuyorsunuz. Çünkü, mesele, Türkiye’de Taksim Meydanı’nın genişlemesi ya da daralması değil, mesele, Türkiye’de özgürlük alanının, demokrasi alanının daralıyor olmasıdır. Meydanlar istediğiniz kadar büyük olsun, demokrasi ve özgürlükler daralıyorsa işte o zaman işçi sınıfının Taksim’e çıkmasına da izin vermezsiniz; karşı karşıya bulunduğumuz durum budur.
Taksim sembolik önemdedir, tarihî önemdedir, sınıfsal bir öneme sahiptir. Ama, Taksim Meydanı için “Size büyük bir meydan yaptık, gidin orada kutlayın. Eğer oraya gitmek istemez de Taksim’e çıkmak isterseniz başınıza geleceklerden siz mesulsünüz.” demek, ülkenin tamamını kucaklayacak bir devlet adamı dili ve söylemi değildir. Bu demokrasi dili de değildir, bu özgürlükler dili de değildir. Bu olsa olsa otoriter bir dildir, bu olsa olsa faşizan bir dildir, bu olsa olsa diktatöryal bir dildir ve bu dil, ne ülkeye ne de bu dilin sahibine son sentezde fayda etmeyecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün verdiğimiz araştırma önergesi Soma’daki işçi kayıplarıyla ilgiliydi. Soma’da maden ocaklarında sürekli patlamalar oluyor ve o patlamalarda işçilerimizi kaybediyoruz. Verdiğimiz soru önergelerine cevap: “10 kere denetledik, 66 tane kusur, şu kadar para cezası verdik.” Sonuç: Yeni patlama, yeni ölümler.
Peki, bir şirket var, adı Uyar Madencilik; Manisa milletvekilleriyle en iyi ilişkiler hâlinde. Bu madencilikte o kadar büyük sıkıntılar, kusurlar var ama son kazaya kadar defalarca denetlendi, bir türlü ceza almadı. Peki, bu işin kerameti ne? Bu işin kerameti ve hikmeti bu barette gizli arkadaşlar, bu barette. Sayın Başbakan Manisa’da Cumhuriyet Meydanı’na çıkar, der ki: “Somalı işçi kardeşlerim burada mı?” Askerî bir disiplinle dizilmiş 3 bin Somalı maden işçisi baretleri kaldırır, neşesiz, mutsuz, heyecansız, dimdik durur. Çünkü, bir gün önce onların yemek fişleri madende toplanmıştır, ertesi gün miting alanı çıkışında geri dağıtılacaktır. Başbakan selamlanacak, çıkarken kimlik geri alınacaktır. Yevmiye işlemektedir, Başbakan için görev yapılmaktadır. Selamı çakarsın, çakmadıysan ertesi gün işinden olursun. İşinden olmayanlar madene inerler. Maden patlar, işçi ölür; ölen ölür, kalan sağlar Recep Tayyip Erdoğan’a yetmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Meydanlarda bu baret selamlamasını gündeme getirdiğimde Sayın Bakan Faruk Çelik dedi ki: “Ne var bunda?” Tutanaklarda var, aynen şöyle dedi: “Yani bir vatandaş siyasi bir partiye üye olamaz mı? Bir vatandaş bir siyasi partiye gönül vermiş. İşçisine izin verip, ücretini verip onu bir mitinge götüremez mi?” Bu da siyasi tarihimize, bu Meclisin tutanaklarına böyle geçti. Böyle bir anlayış olmaz. “İşçi benim işçim, parasını veririm, ister madene sokarım ister mitinge götürürüm ister pikniğe götürürüm anlayışı.” olmaz. Yeryüzü sıcak olsun diye o soğuk maden ocağına inip alnının terini ekmeğine tuz eyleyen işçilerin emeklerini, alın terlerini, yaşama mücadelelerini bir siyasi partinin geleceğine, onun ikbali için Genel Başkanının oradaki miting meydanını doldurmasına, alkışlamasına tahvil etmeye çalışanlar, bu yaptıklarının hesabını eninde sonunda, tarih karşısında, hem Türkiye işçi sınıfına hem de bu ülkenin güzel emekçi insanlarına verecekler arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Dünyanın hiçbir yerinde çalışma ve sosyal güvenlik bakanları kazalardan sonra “Arkadaşlar öldüler ama cesetleri yanmamıştı, güzel öldüler.” demez. Dünyanın hiçbir yerinde başbakanlar “Bu mesleğin fıtratında ölüm var.” demez. İnsanın fıtratında ölüm var, hayatın kendisinde ölüm var ama “Bu mesleğin fıtratında ölüm var.” demez. Dünyada başbakanlar böyle ölümler olunca istifa ederler ama bizimki pişkin pişkin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …fıtrat göndermesi yapmaktadır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş.
Buyurunuz Sayın Yurttaş.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Manisa’mızda hafta sonunda Alaşehir ilçemiz, Şehzadeler ilçesi ve Saruhanlı’da dolu hasarı meydana gelmiştir. Çiftçilerimizin zararlarının tespiti yapılmaktadır. Çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi ileterek sözlerime başlamak istiyorum.
Manisa, yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından zengin bir ilimizdir. Tarım kentidir, sanayi kentidir, maden ve turizm kentidir.
Soma ilçemiz, kömür madenleri açısından ve enerji üretimi açısından önemli bir ilçemizdir. Aynı zamanda, Gördes’de nikel madeni, Turgutlu Çaldağı’nda nikel madeni çıkarılmaktadır.
Jeotermal açıdan Manisa’mız zengin bir bölgeye sahiptir. Manisa’da Salihli ile Alaşehir arasında Türkiye'nin en sıcak jeotermal suyu, 287 derece sıcaklığında su çıkarılmıştır; enerji üretiminde, konut ısıtmada, kaplıcada ve seracılıkta kullanılacaktır.
Soma, bizim ekmeğini taştan çıkaran yani kömürden çıkaran çalışkan işçilerimizin memleketidir. Burada maden ocakları, kömür madenleri ve aynı zamanda enerji üretimi yapılmaktadır. Soma’nın genç, çalışkan Belediye Başkanı Hasan Ergene’nin yapmış olduğu projelerle bölge ısıtma sistemi yani SEAŞ’ın üretiminden elde edilen buhar ile tüm konutların, ilk etapta 8.100 konutun ısıtılması planlanmaktadır.
Yıllarca çevreyi kirleten SEAŞ’ın bacalarına 9 milyon euro harcanarak AK PARTİ döneminde filtreler takılmış ve AK PARTİ ile çevre temizliği sağlanmıştır.
Tüm kazalarda ölen işçilerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Yaklaşan 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı, bir işçi emeklisinin çocuğu olarak tebrik ediyorum. AK PARTİ sayesinde 1 Mayıs, İşçi Bayramı ve resmî tatil olmuştur. Burada, 2009’da bunun bayram olduğu ifade edildi; evet, AK PARTİ iktidarında bu, bayram yapılmıştır.
Yer altı madenlerimizin yeryüzüne en güvenilir yöntemle çıkarılmasının yanındayız. Yine, Haziran 2012 yılında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası AK PARTİ tarafından hizmete sokulmuştur. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturuyla hareket etmeye ve bir insanımızın bile burnunun kanamaması için gerekli tedbirleri almaya devam edeceğiz. Kamu ve özel sektörde aynı hassasiyeti göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Hiçbir kurum ve kuruluşa karşı bu konuda toleransımız olamaz. Çare, madenleri kapatmak değil; üretim ve istihdamı artırmak, iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli çalışmaları yapmaktır.
İş kazalarının olduğu bahsedilen Soma’da, Darkale Maden İşletmesi kapatılmıştır, artık orada üretim yapılmamaktadır. Benden önce konuşan değerli Manisa Milletvekili arkadaşımız, buradaki şirketlerle Manisa milletvekillerinin bir diyaloğunun olduğundan bahsetti. Ben değerli kardeşime şunu hatırlatmak istiyorum: 2013 yılında, yılbaşında Sayın Kılıçdaroğlu’nun ziyaret ettiği maden, en çok kazaların olduğu ve kapatılan Soma Darkale Madenidir. Soma’da ELİ müessesesi, İmbat Madencilik ve Soma Kömür İşletmeleri olmak üzere yaklaşık 14.200 kişiye iş kapısı mevcuttur. ELİ müesseselerinde 1.456 kişi çalışmaktadır. Kaza sıklık oranı 1 milyon iş saatinde meydana gelen kaza sayısı olarak 5,6’dır. Kaza ağırlık oranı bin iş saatinde meydana gelen gün kaybı olarak 0,19’dur. İmbat Madencilikte yılda 5,5 milyon ton kömür üretimi gerçekleşmektedir. 5250 personel çalışmakta, 93 mühendis, 201 tekniker, 30 iş güvenliği uzmanı çalıştırılmaktadır. Soma Kömür İşletmelerinde 5.600 personel çalışmakta; 102 mühendis, 200 tekniker, 14 iş güvenliği uzmanı çalıştırılmaktadır.
Yer altı kömür madenciliği dünyanın en ağır ve en tehlikeli işleri arasında sayılmaktadır. Soma’daki maden işletmelerinin, madencilik sektörü açısından dünyadaki ve Türkiye’deki pek çok madene göre daha iyi konumda olduğu bu rakamlardan da ortaya çıkmaktadır.
Soma’da çalışan firmalar iş kazalarını önlemek için mevzuatın istediği tüm önlemleri almalarına rağmen, işin doğası gereği, tehlikeli ve ağır işlerde zaman zaman istenmeyen kazalar olmaktadır.
AK PARTİ’yi işçi düşmanı gibi göstermek, AK PARTİ’yi özgürlüklerin düşmanı göstermek hiç kimsenin ne haddinedir ne de hakkınadır. Evet, bugüne kadar iş sağlığı ve güvenliği konusunda tedbirleri aldık. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nı çıkardık. İnşallah, bu dönem içerisinde taşeron işçilerle ilgili yasayı da Meclisimize getireceğiz. Kıdem tazminatları, iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınacak tedbirler ve taşeron işçilerin özlük haklarının iyileştirilmesi de ümit ediyoruz ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından Meclise bu dönem içerisinde getirilecek ve taşeron işçilerimizin kaygı ve endişeleri giderilecektir. Bu konuda, yine, taşeron işçilere de müjdeyi AK PARTİ iktidarı verecektir. Evet, talepler var.
Geçmişe dönüp baktığımızda aldığımız yol ortadadır. AK PARTİ, iş sağlığı ve güvenliği konusunda nasıl bugüne kadar önlemleri aldıysa bundan sonra da aynı önlemleri almaya devam edecektir.
1 Mayıs İşçi Bayramı. Evet, biz istiyoruz ki işçilerimiz en geniş meydanlarda bayramlarını kutlasınlar. Biz, özgürlüklerden yanayız; başörtüsü özgürlüğünü getiren biziz, okuma özgürlüğünü getiren biziz, düşünce özgürlüğünü getiren biziz. İşçilerimize bu 1 Mayısı resmî tatil ilan edip bayram yapan bir iktidarı “işçi düşmanı” olarak suçlamak hiç kimsenin haddine değildir. Ben bir işçi çocuğuyum, işçi emeklisinin çocuğuyum ve bu konuda AK PARTİ’nin yapmış olduğu çalışmalar herkes tarafından takdirle izlenmektedir. Sendikal düzenlemeler AK PARTİ sayesinde çok ileri bir safhaya gelmiştir. Evet, yapacak daha çok işimiz var ve bu işlerimiz olduğu için bugüne kadar millet bize girdiğimiz tüm seçimlerde, 3 genel seçimde oy verdi; işçisi de oy verdi, memuru da oy verdi, işvereni de oy verdi, vermeye de devam ediyor. İnşallah, bundan sonraki dönemde de hem işverenlerin hem işçilerin sorunlarını çözecek olan iş sağlığı ve güvenliği konusunda en güzel düzenlemeleri kimsenin burnu kanamayacak şekilde yapacak olan da AK PARTİ’dir.
Bu duygu ve düşüncelerle bütün işçi kardeşlerimizin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı tebrik ediyorum.
Yüce Meclisi ve bizleri televizyonları karşısında izleyen değerli hemşerilerimi, tüm vatandaşlarımı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yurttaş.
Manisa Milletvekili Erkan Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, Soma’daki maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarının ve yaşanan ölümlerin sorumluları ile nedenlerinin araştırılması ve bu kazalara karşı gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik Meclis araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili grup önerisinin lehinde söz aldım. Muhterem heyetinizi Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranı gittikçe azalmaktadır. 1990’lardaki yüzde 48 oranından 2012 yılında yüzde 27’ye kadar düşmüştür. Türkiye’nin birincil enerji tüketiminin yüzde 87’sini karşılayan doğal gazın yüzde 98’i, petrolün yüzde 91’i ithal edilirken linyit kömürünün tamamı ülkemizde üretilmektedir ve Türkiye'deki yaklaşık 2 milyar tonluk linyit kömürü rezervinin 753 milyon tonu Soma’dadır. Soma’da günde 15 milyon ton tüvenan linyit kömürü üretilmektedir. Soma’da üretilen linyit kömürü Soma termik santrallerine yakıt temin etmekte, ısınma ve sanayide ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, iş kazalarında Avrupa'da 1’inci, dünyada 3’üncü sıradadır. Türkiye'deki işçi ölümleri ortalaması ise Avrupa Birliğinin 8,5 katıdır. Türkiye'de 2002-2013 yılları arasında toplam 880 bin iş kazası yaşanmış, bu kazalarda 13.442 vatandaşımız yani işçimiz hayatını kaybetmiştir. Dolayısıyla, AKP döneminde Türkiye'de ortalama her gün 219 iş kazası meydana gelmiş ve bu kazalarda da günde ortalama 4 işçi hayatını kaybederken 5 işçi de iş göremez hâle gelmiştir. 2002 yılındaki iş kazasında 872 işçi hayatını kaybederken 2013 yılında iş kazasında 1.235 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu rakamları iş kazalarındaki artışa dikkat çekmek amacıyla söylüyorum.
Yine, TÜİK’in 2013 iş kazalarını araştırma sonuçlarına göre iş kazası oranının en yüksek olduğu sektör madencilik sektörüdür. Madencilik ve taş ocakçılığı sektöründeki kazaların toplam kazalar içindeki payı yüzde 13,4’tür. Maden işçileri iş güvenliğinin hiçe sayıldığı maden ocaklarında düşük ücret ve uzun mesai saatleriyle çalışmaktadır. Maden işçileri yaptıkları iş ve çalışma koşullarından dolayı genç yaşta sağlık sorunlarıyla boğuşmak zorunda kalmaktadır. Özelleştirme, taşeronlaştırma ve rödovans gibi yanlış uygulamalar ve bilhassa denetimin yeterince yapılmaması iş kazalarının artmasına neden olmaktadır. Türkiye, ölümlü maden kazalarında dünyada 1’incidir.
2013 yılı sonu itibarıyla Soma’nın nüfusu 105 bindir. Soma’da çalışan nüfusun yaklaşık 16 bini maden çalışanıdır. Maden çalışanlarının 14 bini özel sektörde, 2 bini kamu madenlerinde çalışmaktadır. Maden çalışanlarının yaklaşık 12 bini de yer altında çalışmaktadır. 105 bin kişinin yaşadığı Soma’da, 2013 yılında, sadece Soma Devlet Hastanesinde 650 bin poliklinik, 150 bin acil yardım hizmeti verilmiştir. Yine, 2013 yılında Soma ilçemizde 5 bin iş kazası meydana gelmiştir. Bu kazaların yüzde 90’ı maden ocaklarında, maden sahalarında yaşanan kazalardır. Maden kazalarının birçoğunu da yanık yaraları oluşturmaktadır. Soma Devlet Hastanesinde yanık ünitesi olmadığı için özellikle maden kazalarındaki yanık yaralıları başka illere sevk edilmek için saatlerce bekletilmekte, bu da ölümlerin artışına neden olmaktadır. Acilen, Soma Devlet Hastanesinde de yanık ünitesi kurulması ihtiyacı vardır. Bugüne kadar Soma’daki Türkiye Kömür İşletmelerine bağlı Ege Linyit İşletmesindeki kazalarda 79 madenci hayatını kaybetmiştir.
Bazı özel maden şirketlerindeki kaza istatistikleri ise âdeta insanın kanını dondurmaktadır. AKP’li bir milletvekilinin arkasında olduğu iddia edilen “Uyar Madencilik” adındaki bir şirket, 17 Aralık 2003 yılında kamudan Darkale maden ocağını kiralamıştır. Bu maden ocağında 2011 yılında 238 –lütfen, dikkatinizi çekiyorum değerli milletvekilleri- 2012 yılında 255 iş kazası olmuş, 2003-2013 yılları arasındaki kazalarda da 10’dan fazla işçi hayatını kaybetmiştir. Biraz önce de sayın konuşmacıların dile getirdiği üzere bu bilhassa Darkale maden ocağı işletmelerinin işçileri, yıllardır AKP’nin Manisa seçim mitinglerine zorla baretleriyle birlikte getirilmektedir.
MUSA ÇAM (İzmir) – Kadrolu!
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Âdeta mitingler için kadrolu hâle getirilmiştir.
Bu Darkale maden ocağında her geçen yıl kazaların artmasına, yer altında ruhsat ihlali yapılmasına ve bu şirketin devlete yaklaşık 30 milyon sosyal güvenlik prim borcu olmasına rağmen şirket, faaliyetine devam etmiştir.
Soma’da Uyar Madenciliğin işlettiği Darkale ve Azyak’ta meydana gelen kazaları da geçtiğimiz 2013 yılı bütçe görüşmeleri sırasında da defaatle dile getirdik ve bu konuda da soru önergeleri verdik.
Soru önergemizi cevaplandıran Sayın Enerji Bakanı, Uyar Madenciliğin Soma Darkale mevkiinde yer altı ocağını 17 Aralık 2003 tarihinden bu yana kiraladığı cevabını veriyor ve Darkale maden ocağında 20 Ekim 2013 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucunda yapılan teftiş sonucunda 7 madde hâlinde mevzuata aykırılık tespit edildiği için kapatıldığını bildirdi. Bu işyerinde 2006, 2007, 2011 ve 2012 yılında olmak üzere toplam 5 denetim yapıldığı söylendi. Yapılan bu denetimler sonucunda Uyar Madencilik şirketine 202 milyon lira idari para cezası verildiği ve ayrıca bu madencilik şirketinin de yer altından sınır ihlali yaptığı yani hırsızlık yaptığı, maden çaldığı da söz konusudur. Bu, Bakanlığın verdiği bilgi dâhilindedir yani Bakanlık da bunu bilmektedir.
20 Ekim 2013 tarihinde meydana gelen ölümlü kazalar nedeniyle yapılan denetimler sonucu, yaklaşık 800 işçinin çalıştığı Darkale maden ocağı kapatıldı ve Uyar Madencilik işçilerinin kıdem ve ihbar tazminatını da ödememiştir.
Darkale ocağında 8 saat çalışması gereken işçiler 12 saat çalıştırılıp primleri ödenmemiştir. Azyak’ta yer üstünde birikmiş binlerce ton şlam, toprakla örtülmediği için yanmakta, aşırı derecede çevre kirliliği oluşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu maden kazalarını azaltmak için öncelikle denetim savsaklanmadan çok etkin hâle getirilmelidir. Maalesef, AKP iktidarının en zayıf olduğu, en yanlış iş yaptığı konuların başı, genel olarak ifade ediyorum, denetim konusudur. Yani “denetim” kavramını asla ağzına almak istememekte ve denetimden sürekli kaçmaktadır. Bu denetim etkin kılınmalı, yaptırımlar caydırıcı hâle getirilmelidir ve maden ocaklarında taşeron sistemi de kaldırılmalıdır. İş sağlığı ve güvenliğinden sorumlu mühendis iş akdi ve ücret yönünden işverenden bağımsız olmalıdır. Uluslararası Çalışma Örgütünün 176 sayılı Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Sözleşmesi mutlaka onaylanmalıdır. İş güvenliğiyle ilgili, yeterince, gerekli denetime ilişkin ve eğitime ilişkin çalışmalar da yapılmalıdır.
Maden işçilerinin aldıkları ücret yetersizdir. İş güvenliği taşeron patronların iki dudağı arasındadır. İş güvenliği yeterli olmayan ocaklarda düşük ücretle, uzun mesai saatleriyle çalışan madencilerimiz yaptıkları iş ve çalışma koşullarının olumsuzluğu nedeniyle de genç yaşta çok ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşmaktadır.
Bu düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, Sayın Erkan Akçay’dan önce kürsüde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan bir milletvekili Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2012 yıl başını geçirdiği madenle ilgili olarak “O madeni işleten şirketle bizim değil, sizin ilginiz var.” diyerek sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
Sayın Özgür Özel konuşacak.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
AKP Grubu adına konuşan Manisa Milletvekilimiz Sayın Muzaffer Yurttaş, kapatılan Uyar Madencilikle ilgili olarak, partilerinin bu madenle bir ilgisinin olmadığını ancak Sayın Genel Başkanımızın yeni yıla bu madende girdiğini ifade ederek açıklanmaya muhtaç ve fevkalade yanlış yöne çekilen bir ifade kullanmıştır, onun için kürsü almış bulunuyorum.
Sayın Genel Başkanımız yeni yıl kutlamasını Zonguldak’taki bir maden ocağında yapmak üzere planlamasını yapmış, gerekli başvurularda bulunmuştur. Ancak, aynı tarihte o maden ocağında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının yeni yıla gireceği gerekçe gösterilerek Sayın Genel Başkanımıza bir başka madeni tercih edebilecekleri ifade edilmiş, bunun üzerine, Ege Linyitleri İşletmesi Uyar Madenciliği kendisi tespit ederek “Bu madene gidebilirsiniz.” demiştir. Sanki Cumhuriyet Halk Partisinin kendi tercihiymiş gibi yapılan ima doğru değildir.
Ama doğru olan şudur: Uyar Madencilik her soruşturma geçirdiğinde Manisa milletvekilleriyle birlikte TKİ Genel Müdürünün odasında gidip gerekli görüşmeler yapılmıştır. Sayın Tanrıverdi o maden ocağındaki kişilerin ismiyle kendi adını kefalet koymuştur. Her seferinde çıkıp bu kürsüden savundunuz ve o maden ocağında 66 tane kusur bulunup binlerce yaralı, onlarca ölüm ortaya çıkana kadar kılınızı kıpırdatmadınız. Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer muhalefet partilerinin konunun araştırılmasına yönelik verdikleri tüm önergeleri reddettiniz, verilen tüm soru önergelerine dolambaçlı yollardan, madeni koruyarak ilgili bakanlar cevap verdiler. Mitinglerinizde -bizim mitingimizde yok- sizin mitinginizde o madenin işçileri taşındı.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yurttaş.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Konuşmacı şahsıma sataşmada bulunmuştur. 69’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Hangi konuda? Nasıl?
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – AK PARTİ’nin, AK PARTİ milletvekillerinin Uyar Madenciliği savunduğunu belirtmiş ve TKİ’nin müdürünün odasına giderek bu konuyu savunduğumuzu belirtmiştir. Bu yanlış bilgiyi...
BAŞKAN – Evet, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim gayemiz Soma’yı ve Somalıyı savunmaktır. Hiçbir maden şirketiyle ne partimizin ne milletvekillerimizin bir ilişkisi söz konusu değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yemin et Muzaffer Ağabey, inanacağım! Yemin et, inanacağım!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) – Evet, ben bahsettiğiniz o toplantıların hiçbirinde olmadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Muzaffer Ağabey, yemin et, çıkıp özür dileyeceğim!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) – Olmadım, olmadım...
Ayrıca, şunu da belirtmek istiyorum: Soma’daki bu maden sekiz ay önce kapatılmıştır. Bu madenin işçilerinin bir kısmı İmbat Madencilik, bir kısmı da Soma Kömürlerine geçiş yapmıştır. Burada Milliyetçi Hareket Partisine ait milletvekilimiz konuşurken Soma’daki yanıklardan bahsetti. Evet, iktidarımız zamanında, Soma’da, 49 bin metrekare, içerisindeki malzemelerle birlikte yaklaşık 60 trilyon liraya mal olacak, 300 yataklı, tam donanımlı bir devlet hastanesinin yüzde 75’i tamamlanmıştır. Bu yıl içerisinde de Somalının, işçilerimizin hizmetine geçirilecektir.
Bizim partimizin Soma’daki herhangi bir madenle ilişkisi asla olamaz. Olanlar, olduğunu söyleyenler partimize ve milletvekillerimize iftira etmektedirler.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yurttaş.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
İşte 29 Nisan 2014 tarihinde CHP'nin Soma için araştırma komisyonu kurulması grup önerisi AKP'nin oylarıyla reddedildiği TBMM görüşmelerinin tutanakları
CHP’li vekiller 23 Ekim 2013'te Soma’daki madenlerde meydana gelen iş cinayetlerini Meclis gündemine taşımışlar ve bir araştırma önergesi hazırlamışlardı.
23 Ekim 2013’te verilen önerge ancak 29 Nisan'da Meclis gündemine gelebildi.
29 Nisan'da Meclis Genel Kurulu'nda yapılan görüşmede. Soma için araştırma önergesi CHP, MHP ve BDP’nin “Evet” oylarına karşın, AKP’nin “Hayır” oylarıyla reddedildi. Yani Soma’daki iş cinayetleri için araştırma komisyonu kurulmasını bizzat AKP engelledi.
29 Nisan 2014 tarihinde CHP'nin Soma için araştırma komisyonu kurulması grup önerisi AKP'nin oylarıyla reddedildiği TBMM görüşmelerinin tutanakları ise şöyle:
Başkan - Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
29/4/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 29/4/2014 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Manisa Milletvekili Özgür Özel ve arkadaşları tarafından Soma’daki tüm maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarının ve yaşanan ölümlerin sorumluları ile nedenlerinin araştırılması amacıyla 23/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1060 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 29/4/2014 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – İlk konuşmacı Muş Milletvekili Demir Çelik. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri şahsım ve Halkların Demokratik Partisi adına saygı ve sevgiyle selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum. Halkların Demokratik Partisinin bugün ilk kez Türkiye Meclisinde siyasal temsiliyet hakkını kazanmasından kaynaklı, önemsediğimden ibaret bir konuşma yapmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işçiler, Sanayi Devrimi’yle birlikte kendilerine göreceli verildiği sanılan özgür emeklerini satmaktan öte, taşınmaz ya da taşınır, hiçbir olanağı, imkânı olmayan kesimdir. Yoksuldur, açtır, sefalet içerisinde yüzen kesimdir, emeğinden başka da satacak bir değeri yoktur. Emeğini satmak adına, bazen bizlerin girmekten ürküntü duyduğumuz izbe yerlerde, güneşin girmediği, özgürlüklerin, hakların hiçe sayıldığı yerlerde yaşamlarını idame ettirmeye… Ailelerini geçindirmenin arayışının dışında bir çabaları, gayretleri, arayışları, niyetleri de yoktur.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, biraz sessiz olursak…
DEMİR ÇELİK (Devamla) – Emeğini satmak durumunda kalan bu kardeşlerimiz, bu vatandaşlarımız, asgari ücretle, grev ve toplu sözleşmeden yoksun, sendikal örgütlenme hakkından yoksun, sadece ve tek başına, yaşamın kuru ekmek ve katıkla geçeceği günler için, maden ocaklarında, limanlarda, tersanelerde, fabrikalarda, tarlalarda, yaşam sürdürmek koşuluyla karşı karşıyalar. Bu insanlarımız, bu vatandaşlarımız, bu kardeşlerimiz, sosyal güvenlikten yoksun oldukları, sendikalı oldukları için, onlar ve aileleri mağdurdur; mağduriyet üzerinden her gün edebiyat yapan siyasal partilerin görmediği, görmek istemediği bir realite olarak karşımızda durmaktadır.
İşçiler, son on dört yıldır, on binlercesi bu duyarsızlığımızın sayesinde, bu vurdumduymazlığımızın sayesinde, görmeme ısrarında bulunuyor olmamızdan kaynaklı yaşamını yitiriyor. İnsanlarımız, maden ocaklarında, tersanelerde, limanlarda, fabrikalarda, tarlalarda yaşamını sürdürüyorken bu Meclis onların güvenlik içerisinde yaşamasının koşulunu yaratamıyorsa, bu Meclis onların insani yaşam koşullarına erişmesinin olanaklarını, imkanlarını yaratmıyorsa, her şeyden önce sorgulanması gereken bu eksiklik olmalı. O nedenle, işçi kıyımlarına, işçi ölümlerine duyarsız kalmak… Her şeyden önce bir vatandaş olarak, bir vekil olarak yüreğimi sızlattığını ifade etmek istiyorum. Hele hele iki gün sonrası da 1 Mayıs. 1 Mayıs ki, dünya işçi, emekçi bayramı; 1 Mayıs ki, dünya işçi sınıfının birlik, dayanışma günü. Birlik ve dayanışma günü olan 1 Mayısın bayram coşkusuyla alanlarda, meydanlarda hak mücadelesinin bayramına dönüştürülmesi gerekirken yasakçı zihniyete takılarak alanlar işçilere, meydanlar işçilere dar edilmek isteniyor. Hani özgürlükler! Hani barış! Hani kardeşlik! Hani hak ve hukuk! İşçi olunca, öteki olunca, mazlum olunca, yoksul olunca hiçbir haktan, hiçbir özgürlükten nasibini almayacak ama zenginseniz, mal, mülk sahibiyseniz, elit siyaseti yürütüyorsanız, egemenseniz, iktidar sahibiyseniz her türlü hakkı kendinizde görme alışkanlığından vazgeçiniz. Artık egemen varsa onun mazlumu, yoksulu, yönetileni de vardır, onu da dikkate alan bir algı ve anlayışla yaklaşmak gerekirken ölümlerin ardı arkası kesilmiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işçiler bizim vurdumduymazlığımızın sayesinde, işçiler sosyal güvenlikten yoksun olmaktan dolayı yaşamlarını yitiriyor ama aynı işçiler, aynı çalışanlar siyasilerin keyfî yaklaşımları, uygulamalarıyla da sosyal ve siyasal travma yaşıyor. Bu insanlarımız yoksulluk sınırı olan 3 milyon 500 bin gibi bir rakamın çok altında maaşa sahip, o özlük haklarının verdiği kıt kanaat geçinme durumu ve koşullarıyla karşı karşıyadır. Yetmezmiş gibi, keyfî davranıyoruz, kendimize göre yönetiyoruz. Son zamanlarda duyuyoruz ve işitiyoruz ki, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Melih Gökçek’in keyfî yaklaşımı ve uygulamalarıyla, 657’de tabi TÜM BEL-SEN üyesi 14 arkadaşımızın, kardeşimizin -Haziran 2013’teki Gezi olaylarından kaynaklı yaşanan hukuksuzluğa vurgu yapmak, eleştirmek adına basın açıklamasına katıldığı gerekçesiyle- iş akitleri feshediliyor, işten atılıyorlar. Bu keyfî uygulamanın hesabını birileri sormak durumunda. Eğer hukuk devleti isek, eğer hâlâ vicdanlarımız kararmamış, körelmemişse demokratik hukuk devletinde olması mümkün olmayan bu keyfî uygulamalar bir an evvel son bulmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her rejimde, her sistemde mutlaka iktidar vardır. Ama “demokrasi” dediğimiz siyasal sistemde muhalefet de vardır. İktidar, muhalefet olmaksınız, muhalefetin eleştirel, ön açıcı yaklaşımını dikkate almaksızın… Keyfî uygulamalar bizi mutlak iktidara götürür, bizi otoriterizmden de öte totaliter, monark yönetimlere götürür. Biz buna el birliğiyle, yürek birliğiyle “Dur” demek zorundayız, bugün sıra bizdedir. Keyfî uygulamaların arkasında olur sahiplenirsek sıranın kime geleceği belli olmaz.
O nedenle, kendinize yapılmasını istemediğiniz muamele ve uygulamalardan kaçınmak, insan olmanın, ahlaki, vicdani toplum savunucusu olmanın olmazsa olmaz kriteridir. Böylesi keyfî uygulamalara Meclis duyarsız davranacaksa… Herkesin yaptığının yanına kâr kaldığı bir sistem, olsa olsa yüz yıl öncesinin, yüzlerce yıl öncesinin keyfî, padişahvari, krallık rejimlerinde rastlayabileceğimiz uygulamalardır.
Biz yönetim dışında kalmış olabiliriz, biz iktidar dışında kalmış olabiliriz ama iktidar dışında da kalmış olsak, muhalefet de olsak, yönetim dışında da olsak biz milyonlarız. Bu milyonların açlığı, yoksulluğu, sefaleti eğer bir gün görülmezse, dikkate alınmazsa, ölümlerin önüne geçilmezse, inanın, kendisini bizden saymayanların da kurtulmak adına çabalarının yetersiz kalacağı bir ölüm korkusu çemberiyle karşı karşıya kalırız. O nedenle, 2002’den bu yana on ikinci yılını doldurmak üzere olan AKP iktidarının keyfî, kendine göreci, ben merkezci anlayışından sıyrılması olması gereken tek adımdır. Bunda ısrar etmek, sadece AKP’ye kaybettirmeyecektir, Türkiye halklarına, Türkiye kimliklerine, inançlarına, kültürlerine; çoklu kültürüne, kimliğine zarar verir. O nedenle, işçi ölümlerinin önüne geçmek, onları sosyal güvenlik sahibi yapmak, toplu iş ve grev hakkı sahibi yapmak bizim temel görevimiz ve sorumluluğumuzdur. Bunun gereği olarak, bundan sonra, 28 Nisan, işçi ölümlerinin gerekçesine binaen yas günü ilan edilmeli, yeni işçi ölümlerinin yaşanmaması adına Mecliste tüm siyasi partilerin duyarlılığıyla gerekli yasal ve anayasal değişiklikler yapılarak toplum güvenliği sağlanmalı. Ne Başbakanın ne MİT’in ne de özel kişilerin güvenliği bu Meclisin gündemi olmamalı. Meclisin gündemi, tarihsel, siyasal, sosyal değerlerimizden bir bütündür, toplumun güvenliğidir, toplumun ihtiyaçlarıdır. Bu ihtiyaçları karşılamak Meclisin temel görevidir diyor, saygılar sunuyorum.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Manisa Milletvekili Özgür Özel…
Buyurunuz Sayın Özel.(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
51 milletvekili arkadaşımızla birlikte verdiğimiz araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
1 Mayısa iki gün kaldı. İki gün içinde dünyanın dört bir tarafında; Havana’dan Tokyo’ya, Moskova’dan Washington’a kadar her yerde işçi sınıfında tatlı bir telaş var, bayramlarını kutlamak istiyorlar. Bu kutlamaların yapılacağı meydanlarda hazırlık yapılıyor, güzergâhlar belirleniyor, kutlama törenleriyle ilgili çeşitli çalışmalar yapılıyor. Oysa Türkiye'de, işçiler istedikleri meydanlarda bayramlarını kutlayamıyorlar. Başbakanın, valinin, İçişleri Bakanının dayattığı bir meydandaki kutlamalara, Türkiye'de İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Emniyeti hazırlanıyor, 40 bin tane polisle. 40 bin tane memur, 40 bin tane gösterici bir yere toplandığında başlı başına bir haberdir ama herhâlde dünyanın hiçbir yerinde, 40 bin kişi, bir hak, bir özgürlük kullanılmasın, bir bayram kutlanmasın diye hazırlık yapmaz. 50 tane yeni, gıcır gıcır, dumanı üstünde TOMA. Dışarıya elektrik verebilen, dokunanın çarpılacağı, yeni mücadele gücü olan TOMA’larla hazırlık yapıyorlar, sanki polis teçhizatının sergileneceği bir polis bayramı. Böyle bir anlayışı şiddetle kınıyoruz. İki kıtayı birbirine bağlayan, dünyanın göz bebeği bir kentte, 2014 yılında 40 bin polis 1 Mayıs hazırlığı yapıyorsa, bu o Vali için, İçişleri Bakanı için, Başbakan için ve iktidar partisi grubu için bir utanç vesilesidir, bunun altını çizmek istiyorum.
Bunun yanında, 1 Mayısın bayram olması için, AKP, son günlerde sürekli “Onu biz bayram yaptık.” diyor. Bu, dilinden düşüremediği millî iradeyi küçümsemektir. 1 Mayıs 2009 tarihinde, 4 siyasi parti grubunun uzlaşısıyla bu Meclisten geçmiş, bayram olmuştur ama, ne o gün siyasi parti grupları ne iktidar partisi ne Başbakan, 1 Mayısı Türkiye emekçi sınıfı, işçi sınıfı söke söke bayram yapmıştır, bu da böyle bilinsin. (CHP sıralarından alkışlar)
O tarihlerde, utanmadan, sıkılmadan AKP’nin il başkanlığının bastırdığı bir afişi dikkatlerinize sunmak istiyoruz: “1 Mayıs, hem bayram hem Taksim’de kutlu olsun.” diyor.
Bunu iktidar partisi milletvekillerinin dikkatine sunuyorum, ümit ediyorum bununla ilgili söyleyecek bir sözünüz vardır. İktidar partisi grubuna sataşıyorum, çıkın, cevap verin, deyin ki: “1 Mayıs Taksim’de kutlanacak müjdesini bu afişe asan bizler 1 Mayısı yasakladık, gerekçemizde budur.” deyin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yenikapı’yı yeni yaptık, Yenikapı yoktu o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Yenikapı’yı yeni yaptınız. Yenikapı âdeta şudur: Bir işçi sınıfı kendi sınıf mücadelesinin gereği olarak kendi mücadelesinin sembolü olan bir alanda şehitler verdiği, kayıplar verdiği 1977 1 Mayısını, taziyesini kutlayacağı bir yerde.. Şimdi, dünyada ve Türkiye’de kaybettiği itibarını geri kazanmak isteyen birilerinin özgürlükçü, tarihle hesaplaşan, taziye mesajlarını verdiği bir noktada kendi ülkesindeki 1 Mayıs 1977’nin taziyesini ve Gezi şehitlerinin taziyesini veremiyorsa o yaptığı taziyenin de bir kıymet yoktur, içtenliği yoktur, bu da böyle bilinsin. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sebep olanlara yazıklar olsun!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Taksim’de serbestçe 1 Mayıs kutlandığında bugüne kadar hiçbir olay olmadı ama Taksim yasaklandığında neler olduğunu hep birlikte gördük.
Şimdi, bir meydan savaşına hazırlanıyorsunuz. Oysa, geçen sene Galatasaraylı taraftarlar yasaklanan Taksim Meydanı’nda, “Düşersiniz, çukurlar var!” denen Taksim Meydanı’nda yasaktan dört gün sonra şampiyonluk kutladılar. Bu sene, Nisan ayının son günlerinde, Fenerbahçe taraftarı Taksim Meydanı’nda şampiyonluğu kutladı.
Bir işçi kardeşimizi düşünün Fenerbahçe ya da Galatasaray taraftarı, üzerinde takımının forması varsa Taksim Meydanı ona açık ama üzerinde işçi önlüğü varsa Taksim Meydanı ona yasak ama AKP’nin tüm kıdemli, tüm yetkili ağızları diyorlar ki “Bu bir siyasi yasaklama değildir.” Ufak atın da civcivler yesin! Bu söylediğinize kimseler inanmaz. Orada, 1 Mayısta Taksim Meydanı’na işçi önlüğüyle çıkıp meydanda kutlamaları yapmak, takımların futbol maçlarından kazandıkları zaferleri kutlaması kadar en az meşrudur, onurludur ve eninde sonunda size rağmen yine de bu hak söke söke geri alınacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Geçen sene “Çukurlar var, düşersiniz!” diye yasakladığınız meydan bu sene metrekare olarak genişledi ama bu sene de oraya yasak koyuyorsunuz. Çünkü, mesele, Türkiye’de Taksim Meydanı’nın genişlemesi ya da daralması değil, mesele, Türkiye’de özgürlük alanının, demokrasi alanının daralıyor olmasıdır. Meydanlar istediğiniz kadar büyük olsun, demokrasi ve özgürlükler daralıyorsa işte o zaman işçi sınıfının Taksim’e çıkmasına da izin vermezsiniz; karşı karşıya bulunduğumuz durum budur.
Taksim sembolik önemdedir, tarihî önemdedir, sınıfsal bir öneme sahiptir. Ama, Taksim Meydanı için “Size büyük bir meydan yaptık, gidin orada kutlayın. Eğer oraya gitmek istemez de Taksim’e çıkmak isterseniz başınıza geleceklerden siz mesulsünüz.” demek, ülkenin tamamını kucaklayacak bir devlet adamı dili ve söylemi değildir. Bu demokrasi dili de değildir, bu özgürlükler dili de değildir. Bu olsa olsa otoriter bir dildir, bu olsa olsa faşizan bir dildir, bu olsa olsa diktatöryal bir dildir ve bu dil, ne ülkeye ne de bu dilin sahibine son sentezde fayda etmeyecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün verdiğimiz araştırma önergesi Soma’daki işçi kayıplarıyla ilgiliydi. Soma’da maden ocaklarında sürekli patlamalar oluyor ve o patlamalarda işçilerimizi kaybediyoruz. Verdiğimiz soru önergelerine cevap: “10 kere denetledik, 66 tane kusur, şu kadar para cezası verdik.” Sonuç: Yeni patlama, yeni ölümler.
Peki, bir şirket var, adı Uyar Madencilik; Manisa milletvekilleriyle en iyi ilişkiler hâlinde. Bu madencilikte o kadar büyük sıkıntılar, kusurlar var ama son kazaya kadar defalarca denetlendi, bir türlü ceza almadı. Peki, bu işin kerameti ne? Bu işin kerameti ve hikmeti bu barette gizli arkadaşlar, bu barette. Sayın Başbakan Manisa’da Cumhuriyet Meydanı’na çıkar, der ki: “Somalı işçi kardeşlerim burada mı?” Askerî bir disiplinle dizilmiş 3 bin Somalı maden işçisi baretleri kaldırır, neşesiz, mutsuz, heyecansız, dimdik durur. Çünkü, bir gün önce onların yemek fişleri madende toplanmıştır, ertesi gün miting alanı çıkışında geri dağıtılacaktır. Başbakan selamlanacak, çıkarken kimlik geri alınacaktır. Yevmiye işlemektedir, Başbakan için görev yapılmaktadır. Selamı çakarsın, çakmadıysan ertesi gün işinden olursun. İşinden olmayanlar madene inerler. Maden patlar, işçi ölür; ölen ölür, kalan sağlar Recep Tayyip Erdoğan’a yetmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Meydanlarda bu baret selamlamasını gündeme getirdiğimde Sayın Bakan Faruk Çelik dedi ki: “Ne var bunda?” Tutanaklarda var, aynen şöyle dedi: “Yani bir vatandaş siyasi bir partiye üye olamaz mı? Bir vatandaş bir siyasi partiye gönül vermiş. İşçisine izin verip, ücretini verip onu bir mitinge götüremez mi?” Bu da siyasi tarihimize, bu Meclisin tutanaklarına böyle geçti. Böyle bir anlayış olmaz. “İşçi benim işçim, parasını veririm, ister madene sokarım ister mitinge götürürüm ister pikniğe götürürüm anlayışı.” olmaz. Yeryüzü sıcak olsun diye o soğuk maden ocağına inip alnının terini ekmeğine tuz eyleyen işçilerin emeklerini, alın terlerini, yaşama mücadelelerini bir siyasi partinin geleceğine, onun ikbali için Genel Başkanının oradaki miting meydanını doldurmasına, alkışlamasına tahvil etmeye çalışanlar, bu yaptıklarının hesabını eninde sonunda, tarih karşısında, hem Türkiye işçi sınıfına hem de bu ülkenin güzel emekçi insanlarına verecekler arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Dünyanın hiçbir yerinde çalışma ve sosyal güvenlik bakanları kazalardan sonra “Arkadaşlar öldüler ama cesetleri yanmamıştı, güzel öldüler.” demez. Dünyanın hiçbir yerinde başbakanlar “Bu mesleğin fıtratında ölüm var.” demez. İnsanın fıtratında ölüm var, hayatın kendisinde ölüm var ama “Bu mesleğin fıtratında ölüm var.” demez. Dünyada başbakanlar böyle ölümler olunca istifa ederler ama bizimki pişkin pişkin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …fıtrat göndermesi yapmaktadır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş.
Buyurunuz Sayın Yurttaş.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Manisa’mızda hafta sonunda Alaşehir ilçemiz, Şehzadeler ilçesi ve Saruhanlı’da dolu hasarı meydana gelmiştir. Çiftçilerimizin zararlarının tespiti yapılmaktadır. Çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi ileterek sözlerime başlamak istiyorum.
Manisa, yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından zengin bir ilimizdir. Tarım kentidir, sanayi kentidir, maden ve turizm kentidir.
Soma ilçemiz, kömür madenleri açısından ve enerji üretimi açısından önemli bir ilçemizdir. Aynı zamanda, Gördes’de nikel madeni, Turgutlu Çaldağı’nda nikel madeni çıkarılmaktadır.
Jeotermal açıdan Manisa’mız zengin bir bölgeye sahiptir. Manisa’da Salihli ile Alaşehir arasında Türkiye'nin en sıcak jeotermal suyu, 287 derece sıcaklığında su çıkarılmıştır; enerji üretiminde, konut ısıtmada, kaplıcada ve seracılıkta kullanılacaktır.
Soma, bizim ekmeğini taştan çıkaran yani kömürden çıkaran çalışkan işçilerimizin memleketidir. Burada maden ocakları, kömür madenleri ve aynı zamanda enerji üretimi yapılmaktadır. Soma’nın genç, çalışkan Belediye Başkanı Hasan Ergene’nin yapmış olduğu projelerle bölge ısıtma sistemi yani SEAŞ’ın üretiminden elde edilen buhar ile tüm konutların, ilk etapta 8.100 konutun ısıtılması planlanmaktadır.
Yıllarca çevreyi kirleten SEAŞ’ın bacalarına 9 milyon euro harcanarak AK PARTİ döneminde filtreler takılmış ve AK PARTİ ile çevre temizliği sağlanmıştır.
Tüm kazalarda ölen işçilerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Yaklaşan 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı, bir işçi emeklisinin çocuğu olarak tebrik ediyorum. AK PARTİ sayesinde 1 Mayıs, İşçi Bayramı ve resmî tatil olmuştur. Burada, 2009’da bunun bayram olduğu ifade edildi; evet, AK PARTİ iktidarında bu, bayram yapılmıştır.
Yer altı madenlerimizin yeryüzüne en güvenilir yöntemle çıkarılmasının yanındayız. Yine, Haziran 2012 yılında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası AK PARTİ tarafından hizmete sokulmuştur. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturuyla hareket etmeye ve bir insanımızın bile burnunun kanamaması için gerekli tedbirleri almaya devam edeceğiz. Kamu ve özel sektörde aynı hassasiyeti göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Hiçbir kurum ve kuruluşa karşı bu konuda toleransımız olamaz. Çare, madenleri kapatmak değil; üretim ve istihdamı artırmak, iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli çalışmaları yapmaktır.
İş kazalarının olduğu bahsedilen Soma’da, Darkale Maden İşletmesi kapatılmıştır, artık orada üretim yapılmamaktadır. Benden önce konuşan değerli Manisa Milletvekili arkadaşımız, buradaki şirketlerle Manisa milletvekillerinin bir diyaloğunun olduğundan bahsetti. Ben değerli kardeşime şunu hatırlatmak istiyorum: 2013 yılında, yılbaşında Sayın Kılıçdaroğlu’nun ziyaret ettiği maden, en çok kazaların olduğu ve kapatılan Soma Darkale Madenidir. Soma’da ELİ müessesesi, İmbat Madencilik ve Soma Kömür İşletmeleri olmak üzere yaklaşık 14.200 kişiye iş kapısı mevcuttur. ELİ müesseselerinde 1.456 kişi çalışmaktadır. Kaza sıklık oranı 1 milyon iş saatinde meydana gelen kaza sayısı olarak 5,6’dır. Kaza ağırlık oranı bin iş saatinde meydana gelen gün kaybı olarak 0,19’dur. İmbat Madencilikte yılda 5,5 milyon ton kömür üretimi gerçekleşmektedir. 5250 personel çalışmakta, 93 mühendis, 201 tekniker, 30 iş güvenliği uzmanı çalıştırılmaktadır. Soma Kömür İşletmelerinde 5.600 personel çalışmakta; 102 mühendis, 200 tekniker, 14 iş güvenliği uzmanı çalıştırılmaktadır.
Yer altı kömür madenciliği dünyanın en ağır ve en tehlikeli işleri arasında sayılmaktadır. Soma’daki maden işletmelerinin, madencilik sektörü açısından dünyadaki ve Türkiye’deki pek çok madene göre daha iyi konumda olduğu bu rakamlardan da ortaya çıkmaktadır.
Soma’da çalışan firmalar iş kazalarını önlemek için mevzuatın istediği tüm önlemleri almalarına rağmen, işin doğası gereği, tehlikeli ve ağır işlerde zaman zaman istenmeyen kazalar olmaktadır.
AK PARTİ’yi işçi düşmanı gibi göstermek, AK PARTİ’yi özgürlüklerin düşmanı göstermek hiç kimsenin ne haddinedir ne de hakkınadır. Evet, bugüne kadar iş sağlığı ve güvenliği konusunda tedbirleri aldık. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nı çıkardık. İnşallah, bu dönem içerisinde taşeron işçilerle ilgili yasayı da Meclisimize getireceğiz. Kıdem tazminatları, iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınacak tedbirler ve taşeron işçilerin özlük haklarının iyileştirilmesi de ümit ediyoruz ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından Meclise bu dönem içerisinde getirilecek ve taşeron işçilerimizin kaygı ve endişeleri giderilecektir. Bu konuda, yine, taşeron işçilere de müjdeyi AK PARTİ iktidarı verecektir. Evet, talepler var.
Geçmişe dönüp baktığımızda aldığımız yol ortadadır. AK PARTİ, iş sağlığı ve güvenliği konusunda nasıl bugüne kadar önlemleri aldıysa bundan sonra da aynı önlemleri almaya devam edecektir.
1 Mayıs İşçi Bayramı. Evet, biz istiyoruz ki işçilerimiz en geniş meydanlarda bayramlarını kutlasınlar. Biz, özgürlüklerden yanayız; başörtüsü özgürlüğünü getiren biziz, okuma özgürlüğünü getiren biziz, düşünce özgürlüğünü getiren biziz. İşçilerimize bu 1 Mayısı resmî tatil ilan edip bayram yapan bir iktidarı “işçi düşmanı” olarak suçlamak hiç kimsenin haddine değildir. Ben bir işçi çocuğuyum, işçi emeklisinin çocuğuyum ve bu konuda AK PARTİ’nin yapmış olduğu çalışmalar herkes tarafından takdirle izlenmektedir. Sendikal düzenlemeler AK PARTİ sayesinde çok ileri bir safhaya gelmiştir. Evet, yapacak daha çok işimiz var ve bu işlerimiz olduğu için bugüne kadar millet bize girdiğimiz tüm seçimlerde, 3 genel seçimde oy verdi; işçisi de oy verdi, memuru da oy verdi, işvereni de oy verdi, vermeye de devam ediyor. İnşallah, bundan sonraki dönemde de hem işverenlerin hem işçilerin sorunlarını çözecek olan iş sağlığı ve güvenliği konusunda en güzel düzenlemeleri kimsenin burnu kanamayacak şekilde yapacak olan da AK PARTİ’dir.
Bu duygu ve düşüncelerle bütün işçi kardeşlerimizin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı tebrik ediyorum.
Yüce Meclisi ve bizleri televizyonları karşısında izleyen değerli hemşerilerimi, tüm vatandaşlarımı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yurttaş.
Manisa Milletvekili Erkan Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, Soma’daki maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarının ve yaşanan ölümlerin sorumluları ile nedenlerinin araştırılması ve bu kazalara karşı gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik Meclis araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili grup önerisinin lehinde söz aldım. Muhterem heyetinizi Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranı gittikçe azalmaktadır. 1990’lardaki yüzde 48 oranından 2012 yılında yüzde 27’ye kadar düşmüştür. Türkiye’nin birincil enerji tüketiminin yüzde 87’sini karşılayan doğal gazın yüzde 98’i, petrolün yüzde 91’i ithal edilirken linyit kömürünün tamamı ülkemizde üretilmektedir ve Türkiye'deki yaklaşık 2 milyar tonluk linyit kömürü rezervinin 753 milyon tonu Soma’dadır. Soma’da günde 15 milyon ton tüvenan linyit kömürü üretilmektedir. Soma’da üretilen linyit kömürü Soma termik santrallerine yakıt temin etmekte, ısınma ve sanayide ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, iş kazalarında Avrupa'da 1’inci, dünyada 3’üncü sıradadır. Türkiye'deki işçi ölümleri ortalaması ise Avrupa Birliğinin 8,5 katıdır. Türkiye'de 2002-2013 yılları arasında toplam 880 bin iş kazası yaşanmış, bu kazalarda 13.442 vatandaşımız yani işçimiz hayatını kaybetmiştir. Dolayısıyla, AKP döneminde Türkiye'de ortalama her gün 219 iş kazası meydana gelmiş ve bu kazalarda da günde ortalama 4 işçi hayatını kaybederken 5 işçi de iş göremez hâle gelmiştir. 2002 yılındaki iş kazasında 872 işçi hayatını kaybederken 2013 yılında iş kazasında 1.235 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu rakamları iş kazalarındaki artışa dikkat çekmek amacıyla söylüyorum.
Yine, TÜİK’in 2013 iş kazalarını araştırma sonuçlarına göre iş kazası oranının en yüksek olduğu sektör madencilik sektörüdür. Madencilik ve taş ocakçılığı sektöründeki kazaların toplam kazalar içindeki payı yüzde 13,4’tür. Maden işçileri iş güvenliğinin hiçe sayıldığı maden ocaklarında düşük ücret ve uzun mesai saatleriyle çalışmaktadır. Maden işçileri yaptıkları iş ve çalışma koşullarından dolayı genç yaşta sağlık sorunlarıyla boğuşmak zorunda kalmaktadır. Özelleştirme, taşeronlaştırma ve rödovans gibi yanlış uygulamalar ve bilhassa denetimin yeterince yapılmaması iş kazalarının artmasına neden olmaktadır. Türkiye, ölümlü maden kazalarında dünyada 1’incidir.
2013 yılı sonu itibarıyla Soma’nın nüfusu 105 bindir. Soma’da çalışan nüfusun yaklaşık 16 bini maden çalışanıdır. Maden çalışanlarının 14 bini özel sektörde, 2 bini kamu madenlerinde çalışmaktadır. Maden çalışanlarının yaklaşık 12 bini de yer altında çalışmaktadır. 105 bin kişinin yaşadığı Soma’da, 2013 yılında, sadece Soma Devlet Hastanesinde 650 bin poliklinik, 150 bin acil yardım hizmeti verilmiştir. Yine, 2013 yılında Soma ilçemizde 5 bin iş kazası meydana gelmiştir. Bu kazaların yüzde 90’ı maden ocaklarında, maden sahalarında yaşanan kazalardır. Maden kazalarının birçoğunu da yanık yaraları oluşturmaktadır. Soma Devlet Hastanesinde yanık ünitesi olmadığı için özellikle maden kazalarındaki yanık yaralıları başka illere sevk edilmek için saatlerce bekletilmekte, bu da ölümlerin artışına neden olmaktadır. Acilen, Soma Devlet Hastanesinde de yanık ünitesi kurulması ihtiyacı vardır. Bugüne kadar Soma’daki Türkiye Kömür İşletmelerine bağlı Ege Linyit İşletmesindeki kazalarda 79 madenci hayatını kaybetmiştir.
Bazı özel maden şirketlerindeki kaza istatistikleri ise âdeta insanın kanını dondurmaktadır. AKP’li bir milletvekilinin arkasında olduğu iddia edilen “Uyar Madencilik” adındaki bir şirket, 17 Aralık 2003 yılında kamudan Darkale maden ocağını kiralamıştır. Bu maden ocağında 2011 yılında 238 –lütfen, dikkatinizi çekiyorum değerli milletvekilleri- 2012 yılında 255 iş kazası olmuş, 2003-2013 yılları arasındaki kazalarda da 10’dan fazla işçi hayatını kaybetmiştir. Biraz önce de sayın konuşmacıların dile getirdiği üzere bu bilhassa Darkale maden ocağı işletmelerinin işçileri, yıllardır AKP’nin Manisa seçim mitinglerine zorla baretleriyle birlikte getirilmektedir.
MUSA ÇAM (İzmir) – Kadrolu!
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Âdeta mitingler için kadrolu hâle getirilmiştir.
Bu Darkale maden ocağında her geçen yıl kazaların artmasına, yer altında ruhsat ihlali yapılmasına ve bu şirketin devlete yaklaşık 30 milyon sosyal güvenlik prim borcu olmasına rağmen şirket, faaliyetine devam etmiştir.
Soma’da Uyar Madenciliğin işlettiği Darkale ve Azyak’ta meydana gelen kazaları da geçtiğimiz 2013 yılı bütçe görüşmeleri sırasında da defaatle dile getirdik ve bu konuda da soru önergeleri verdik.
Soru önergemizi cevaplandıran Sayın Enerji Bakanı, Uyar Madenciliğin Soma Darkale mevkiinde yer altı ocağını 17 Aralık 2003 tarihinden bu yana kiraladığı cevabını veriyor ve Darkale maden ocağında 20 Ekim 2013 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucunda yapılan teftiş sonucunda 7 madde hâlinde mevzuata aykırılık tespit edildiği için kapatıldığını bildirdi. Bu işyerinde 2006, 2007, 2011 ve 2012 yılında olmak üzere toplam 5 denetim yapıldığı söylendi. Yapılan bu denetimler sonucunda Uyar Madencilik şirketine 202 milyon lira idari para cezası verildiği ve ayrıca bu madencilik şirketinin de yer altından sınır ihlali yaptığı yani hırsızlık yaptığı, maden çaldığı da söz konusudur. Bu, Bakanlığın verdiği bilgi dâhilindedir yani Bakanlık da bunu bilmektedir.
20 Ekim 2013 tarihinde meydana gelen ölümlü kazalar nedeniyle yapılan denetimler sonucu, yaklaşık 800 işçinin çalıştığı Darkale maden ocağı kapatıldı ve Uyar Madencilik işçilerinin kıdem ve ihbar tazminatını da ödememiştir.
Darkale ocağında 8 saat çalışması gereken işçiler 12 saat çalıştırılıp primleri ödenmemiştir. Azyak’ta yer üstünde birikmiş binlerce ton şlam, toprakla örtülmediği için yanmakta, aşırı derecede çevre kirliliği oluşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu maden kazalarını azaltmak için öncelikle denetim savsaklanmadan çok etkin hâle getirilmelidir. Maalesef, AKP iktidarının en zayıf olduğu, en yanlış iş yaptığı konuların başı, genel olarak ifade ediyorum, denetim konusudur. Yani “denetim” kavramını asla ağzına almak istememekte ve denetimden sürekli kaçmaktadır. Bu denetim etkin kılınmalı, yaptırımlar caydırıcı hâle getirilmelidir ve maden ocaklarında taşeron sistemi de kaldırılmalıdır. İş sağlığı ve güvenliğinden sorumlu mühendis iş akdi ve ücret yönünden işverenden bağımsız olmalıdır. Uluslararası Çalışma Örgütünün 176 sayılı Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Sözleşmesi mutlaka onaylanmalıdır. İş güvenliğiyle ilgili, yeterince, gerekli denetime ilişkin ve eğitime ilişkin çalışmalar da yapılmalıdır.
Maden işçilerinin aldıkları ücret yetersizdir. İş güvenliği taşeron patronların iki dudağı arasındadır. İş güvenliği yeterli olmayan ocaklarda düşük ücretle, uzun mesai saatleriyle çalışan madencilerimiz yaptıkları iş ve çalışma koşullarının olumsuzluğu nedeniyle de genç yaşta çok ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşmaktadır.
Bu düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, Sayın Erkan Akçay’dan önce kürsüde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan bir milletvekili Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2012 yıl başını geçirdiği madenle ilgili olarak “O madeni işleten şirketle bizim değil, sizin ilginiz var.” diyerek sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
Sayın Özgür Özel konuşacak.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
AKP Grubu adına konuşan Manisa Milletvekilimiz Sayın Muzaffer Yurttaş, kapatılan Uyar Madencilikle ilgili olarak, partilerinin bu madenle bir ilgisinin olmadığını ancak Sayın Genel Başkanımızın yeni yıla bu madende girdiğini ifade ederek açıklanmaya muhtaç ve fevkalade yanlış yöne çekilen bir ifade kullanmıştır, onun için kürsü almış bulunuyorum.
Sayın Genel Başkanımız yeni yıl kutlamasını Zonguldak’taki bir maden ocağında yapmak üzere planlamasını yapmış, gerekli başvurularda bulunmuştur. Ancak, aynı tarihte o maden ocağında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının yeni yıla gireceği gerekçe gösterilerek Sayın Genel Başkanımıza bir başka madeni tercih edebilecekleri ifade edilmiş, bunun üzerine, Ege Linyitleri İşletmesi Uyar Madenciliği kendisi tespit ederek “Bu madene gidebilirsiniz.” demiştir. Sanki Cumhuriyet Halk Partisinin kendi tercihiymiş gibi yapılan ima doğru değildir.
Ama doğru olan şudur: Uyar Madencilik her soruşturma geçirdiğinde Manisa milletvekilleriyle birlikte TKİ Genel Müdürünün odasında gidip gerekli görüşmeler yapılmıştır. Sayın Tanrıverdi o maden ocağındaki kişilerin ismiyle kendi adını kefalet koymuştur. Her seferinde çıkıp bu kürsüden savundunuz ve o maden ocağında 66 tane kusur bulunup binlerce yaralı, onlarca ölüm ortaya çıkana kadar kılınızı kıpırdatmadınız. Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer muhalefet partilerinin konunun araştırılmasına yönelik verdikleri tüm önergeleri reddettiniz, verilen tüm soru önergelerine dolambaçlı yollardan, madeni koruyarak ilgili bakanlar cevap verdiler. Mitinglerinizde -bizim mitingimizde yok- sizin mitinginizde o madenin işçileri taşındı.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yurttaş.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Konuşmacı şahsıma sataşmada bulunmuştur. 69’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Hangi konuda? Nasıl?
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – AK PARTİ’nin, AK PARTİ milletvekillerinin Uyar Madenciliği savunduğunu belirtmiş ve TKİ’nin müdürünün odasına giderek bu konuyu savunduğumuzu belirtmiştir. Bu yanlış bilgiyi...
BAŞKAN – Evet, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim gayemiz Soma’yı ve Somalıyı savunmaktır. Hiçbir maden şirketiyle ne partimizin ne milletvekillerimizin bir ilişkisi söz konusu değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yemin et Muzaffer Ağabey, inanacağım! Yemin et, inanacağım!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) – Evet, ben bahsettiğiniz o toplantıların hiçbirinde olmadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Muzaffer Ağabey, yemin et, çıkıp özür dileyeceğim!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) – Olmadım, olmadım...
Ayrıca, şunu da belirtmek istiyorum: Soma’daki bu maden sekiz ay önce kapatılmıştır. Bu madenin işçilerinin bir kısmı İmbat Madencilik, bir kısmı da Soma Kömürlerine geçiş yapmıştır. Burada Milliyetçi Hareket Partisine ait milletvekilimiz konuşurken Soma’daki yanıklardan bahsetti. Evet, iktidarımız zamanında, Soma’da, 49 bin metrekare, içerisindeki malzemelerle birlikte yaklaşık 60 trilyon liraya mal olacak, 300 yataklı, tam donanımlı bir devlet hastanesinin yüzde 75’i tamamlanmıştır. Bu yıl içerisinde de Somalının, işçilerimizin hizmetine geçirilecektir.
Bizim partimizin Soma’daki herhangi bir madenle ilişkisi asla olamaz. Olanlar, olduğunu söyleyenler partimize ve milletvekillerimize iftira etmektedirler.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yurttaş.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Ptsi Kas. 18, 2024 1:39 pm tarafından Dilaver
» Selami Sahin - 33 Albüm...9 adet 45 lik-24 Albüm...
C.tesi Kas. 16, 2024 8:27 pm tarafından karbeyaz
» Hayri Şahin 39 Full Albüm...
C.tesi Kas. 16, 2024 12:02 pm tarafından karbeyaz
» Ferhat Göçer 23 Full albüm...
C.tesi Kas. 16, 2024 11:55 am tarafından karbeyaz
» Halimiz Ahvalimiz 8 Full album...
C.tesi Kas. 16, 2024 11:50 am tarafından karbeyaz
» Nesrin Sipahi - 18 albüm ve 45 likleri...
Çarş. Kas. 13, 2024 8:17 pm tarafından yürek_desin
» Tas Plak Meyhaneleri - 12 Full Albüm...
Çarş. Kas. 13, 2024 9:22 am tarafından furkan0116
» TAŞ PLAKLARDAN GAZELLER
C.tesi Kas. 02, 2024 9:08 pm tarafından cvvccv
» Tas Plaklar + Nostalji sesler 4 Bölüm...
C.tesi Kas. 02, 2024 8:46 pm tarafından cvvccv
» Taş Plak Nostalji Serisi 20 Albüm Tsm...
C.tesi Kas. 02, 2024 8:22 pm tarafından cvvccv
» Logo - 50
Ptsi Ekim 21, 2024 8:14 am tarafından Seheryeli
» Logo - 49
Ptsi Ekim 21, 2024 8:11 am tarafından Seheryeli
» Logo - 48
Ptsi Ekim 21, 2024 8:10 am tarafından Seheryeli
» Logo - 47
Ptsi Ekim 21, 2024 8:08 am tarafından Seheryeli
» Logo - 46
Ptsi Ekim 21, 2024 8:07 am tarafından Seheryeli
» Logo - 45
Ptsi Ekim 21, 2024 8:05 am tarafından Seheryeli
» Logo - 44
Ptsi Ekim 21, 2024 8:04 am tarafından Seheryeli
» Logo - 43
Ptsi Ekim 21, 2024 8:00 am tarafından Seheryeli
» Logo - 42
Ptsi Ekim 21, 2024 7:59 am tarafından Seheryeli
» Logo - 41
Ptsi Ekim 21, 2024 7:58 am tarafından Seheryeli